ÖRNEK İDARECİ VE LİDERLER DEMOKRASİ VE HÜRRİYET GERÇEĞİ (1)

ÖRNEK İDARECİ VE LİDERLER DEMOKRASİ VE HÜRRİYET GERÇEĞİ (1)Hasret kaldığımız birçok değer her geçen gün aşındırılıyor


ÖRNEK İDARECİ VE LİDERLER DEMOKRASİ VE HÜRRİYET GERÇEĞİ (1)
Hasret kaldığımız birçok değer her geçen gün aşındırılıyor. Siyaset insan idare teme sanatıdır.
Siyasetin başında olanlar da bir şekilde mensup oldukları toplum ve millet başta olmak üzere tüm insanlığa
“örnek olacak” tavır ve duruş sergilemek durumundadırlar.
Gel gör ki hele bu ülkede en yüksek perdeden birbirine hakaret etmeyi politika haline getiren siyasi
parti başkanları vardır. Toplumu geren, birbirlerine akla gelmeyecek hakaretlere savuran başkanlara “Lider!”
demek ne kadar uygun olur onu da bilemiyorum. Birbirlerine ağza alınamayacak hakaretleri alenî ve
tereddütsüz kullananlar, parti başkanı olsun, holding başkanı olsun, spor kulübü başkanı, kamu idarecisi,
rektör, İmam, Vali, Milletvekili, hakem, seyirci her kim olursa olsun kendilerini kontrol etmeli ve sorumlu
davranmalılar. Değilse, böyle bir ortamda özellikle bu milletin geleceği olan gençliğin sonu nasıl olur
kestirmek zor!
Başka önemli bir konu da; demokrasi, hürriyet, hak ve hukuk ihlâllerine karşı takınılması lâzım
gelenler demokratik bir tepkilerdir. Ülkede bu konu kanayan bir yara haline gelmiştir. En yetkililerin bile
“Adalet ve hukuk reformundan” bahsetmeleri olayın dehşet boyutunu göstermektedir. Bunun temelinde iman
kuvveti, manevi sorumluluk ve gerçek devlet adamı kimliği ile hareket etmektir. Allah’a şükür ki daha güzel
örneklerimiz var. Özel uçakların pazara gider gibi kullanıldığı bir ülkede “dolmuş ve minibüsü tercih eden
devlet adamları da var. İşte alıntı bir hatıra.
“Yıllar önce, İzmir ile Çeşme arası seyahat eden bir minibüsü, polis kimlik kontrolü için durdurur.
Ayakta seyahat eden bir Bey’in kimliğine bakan polisler dona kalır. İçişleri Bakanlığı tarafından verilen
kimlikte, Bilecik Valisi yazmaktadır. İlk şaşkınlığı atlatan polisler, "Sayın valim sizi biz götürelim "teklifinde
bulunsalar da; "Teşekkür ederim. Tatildeyken, devletin aracına binmem" cevabını alırlar. Görev yaptığı,
Bilecik, Erzincan, Manisa illerinde sabahları makama yürüyerek giden, Ankara'ya valiler toplantısına kendi
biletini alarak otobüsle giden, gazeteci Saygı Öztürk'ünde ağabeyi, emekli vali Refik Arslan Öztürk bugün
vefat etti.” Allah rahmet etsin Âmin! Diyelim. "İtibardan tasarruf olmaz" düşüncesinin kanıksanmaya
başladığı bugünlerde, meslek hayatı boyunca tasarrufu şiar edinmiş, örnek olmuş valimize Allah’tan rahmet
diliyorum. Mekânın cennet olsun Sayın Valim.”
Denizli valiliği yaptığı sırada Gazetemiz adına oradaki temsilci arkadaşımızla ziyaretine gittiğim
merhum Vali Recep Yazıcıoğlu’na randevusuz kabul edilmiştik. Ziyaret sırasında o günkü gazetemizi ve
hediye kitapları takdim ederken. “Sayın Valim!” hitabım! Üzerine merhum vali Yazıcıoğlu; sözümü keserek
aynen şunları demişti! “Hocam bırak şu Sayın Valim!” söylemlerini sadece Vali Bey! Diyebilirsin. Ben
halktan geldim. Halkın adamıyım!” diyerek devletle, millet arasına herhangi bir perde veya aracı konulmasını
reddettiğini belirtmişti. Kitaplarından da iki tane imzalayıp hediye etmişti Hâlâ saklıyorum. Allah rahmet
eylesin Örnek Vali ve devlet adamıydı! Onun için “Sıra dışı bir valiydi!”
Tarihin şeref levhalarında haklı yerini almış olan Emevî halifesi Ömer Bin Abdülaziz’in beşinci halife
gibi bir makama lâyık görülmesi onun şahane idaresiyle eşdeğer olduğunu icraatlarından gelmektedir.
Ömer Bin Abdülaziz, hak ve adaleti yanında birçok faziletli hal ve tavırlarıyla hafızalarda yer alan bir
devlet adamı ve gerçek bir liderdi. İşte onu tarihe mal eden ve unutulmaz kılan bazı görev ve icraatları.
1. Hicaz valiliğine tayin edildi. Valilik merkezi Medine’deki ilk icraatı, şehrin on meşhur fakihiyle
görüşüp meseleleri kendileriyle istişare ettikten sonra karara bağlayacağını bildirmek oldu.
2. Yaklaşık yedi yıl süren valiliği sırasında beş defa hac emirliği yaptı.
3. Irak Valisi Haccâc’ın uygulamalarını sert bir şekilde eleştirmesi görevinden azliyle neticelendi
4. Valilikten alındıktan sonra Şam’a giderek zalim valileri eleştirmeyi Halife Velîd’in meclislerinde
de sürdürdü.
5. Velîd’in ardından halife olan Süleyman, kardeşi Velîd’in kendisini veliahtlıktan azletme
teşebbüsüne karşı direnen Ömer’i danışmanları arasına aldı, oğulları ve kardeşleri bulunduğu halde
son hastalığı sırasında onu kendisine veliaht tayin etti.
6. Ömer b. Abdülazîz, Süleyman’ın ölümü üzerine halife ilân edildi. Bu önemli görevin kendi bilgisi
dışında verildiğini söyleyerek affını istediyse de biat merasimine katılanların ısrarları üzerine
görevi kabul etti (10 Safer 99 / 22 Eylül 717).
7. Halifeliği İslâmî kurallar çerçevesinde yürütmeye çalışan Ömer b. Abdülazîz, uygulamalarında
esas almak için Hz. Peygamber’in ve anne tarafından dedesi Hz. Ömer’in yönetimle ilgili karar ve
icraatları hakkındaki belgeleri topladı.


8. Meşhur âlimleri kendisine danışman seçti.
9. Çeşitli vilâyetlerdeki âlimlere mektuplar yazarak onların tavsiyelerini istedi.
10. Saraydaki lüks eşyaları beytülmâle koydurdu.
11. Köle ve câriyeleri âzat yani affetti.
12. Halktan biri gibi yaşamaya, hutbelerde sadece halifeler için yapılan duayı halk için okunan umumi
duaya çevirdi. Bu uygulamalarıyla Emevîler’in geleneksel saltanat görüntülerine son verdi.
13. İlk dört halifeyi örnek alan bu davranışları sebebiyle Hulefâ-yi Râşidîn’in beşincisi sayılan Ömer
idarî, iktisadî ve içtimaî sahalardaki icraatlarıyla da aynı çizgiyi devam ettirdi.
14. İdarî alandaki icraatlarına halka zulmeden ve yolsuzluklara adı karışan valileri ve diğer memurları
görevlerinden alarak başladı.
15. Onların yerine hangi kabileden olduklarına bakmaksızın dindar, fakat liyakatli, dürüst yeni
memurlar tayin etti.
16. Valilik, kadılık, vergi memurluğu görevlerini halifelikle birlikte dört temel esas kabul ederek
özellikle kadılık görevine hukuk bilgisi yanında takvâsıyla temayüz etmiş âlimleri getirdi.
17. Valilerin ticaretle uğraşmasını ve hediye almasını yasakladı.
18. Halka mazlumun yanında olduğunu, memurlardan şikâyetçi olanların doğrudan kendisine
başvurabileceğini bildirdi.
19. Cuma gününü mezâlim mahkemesi duruşmalarına ayırdı.
20. İdam ve el kesme cezalarının kendisinden izin alınmadan uygulanmasını ve suçlulara dayak
atılmasını yasakladı.
21. Hapishaneleri ıslah ederek suçluları işledikleri suçlara göre ayrı koğuşlara yerleştirdi.
22. Muâviye’den itibaren Emevî hânedanı mensuplarının ve devlet adamlarının gasbettikleri malların
tesbitini ve hak sahiplerine iade edilmesini sağlamaya çalıştı.
23. Önceki halifeler tarafından kendisine verilmiş diğer gayrimenkulleri ve kıymetli eşyayı beytülmâle
devretti.
24. Hanımının mücevherlerini ve evindeki fazla eşyayı da beytülmâle koydurdu.
25. Halifelik görevi karşılığında maaş almayı reddetti.
26. Emevî hânedanı mensupları ve diğer devlet adamlarının haksız kazançlarının tespiti, ellerindeki
malların alınmasını yakınlarının tepkisi ve ölümle tehdit edilmesine rağmen yaptı.
27. Bütün bu tehditlere aldırmadan bu uygulamaya karşı çıkan yakınlarını Medine’ye gidip halifeliği
şûra sistemine çevirmekle tehdit etme faziletini gösterdi.
28. Barışa büyük önem vererek idareye muhalif gruplara karşı âdil bir yönetim uyguladı.
29. Hulefâ-yi Râşidîn’in anlayışını ihya ederek din âlimlerinin ve halkın sevgi ve desteğini kazandı.
30. Hz. Ali evlâdı ve Hâricîler’in de yönetimle barış içinde yaşamasını sağladı.
31. Hâricîler’le mücadelede de ikna yolunu tercih ederek mecbur kalmadıkça silâh kullanmaya izin
vermedi.
32. Emevîler’in ilk dönemlerinden itibaren ikinci sınıf Müslüman muamelesi gören mevâlîyi Arap
asıllı Müslümanlarla eşit kabul etti.
33. Gayri Müslimlerin idare ve Müslümanlar aleyhindeki şikâyetlerine kulak vererek haksız yere
ellerinden alınan kiliselerini, evlerini ve diğer mallarını iade etti ve mağduriyetlerini giderdi.
34. Yaşlı ve muhtaçlara hazineden tahsisat ayırdı.
35. Zimmîlerden ruhban sınıfını ve cizye ödemekte zorlananları geçici süreyle cizyeden muaf tuttu.
36. Ziraatı geliştirmeleri için zimmîlere cizye muafiyeti tanıdı.
37. Malî sistemde yaptığı düzenlemelerle güçlenen devlet hazinesini savaş yapmak veya isyanları
bastırmak için değil halkın refah düzeyini yükseltmek için kullandı.
BU FAZİLETLİ VE ASİL DURUŞUN NETİCELERİNE BİR GÖZ ATALIM.
1. Ülkesindeki gayri Müslimlerin ihtidâsı için büyük gayret sarfetti, davet mektupları ve tebliğ
heyetleri göndererek onları İslâm’a çağırdı.
2. Berberî kabilelerinin tamamı onun gayretleriyle Müslüman oldu.
3. Horasan ve Mısır halkı kitleler halinde İslâm’a girdi.
4. Mâverâünnehir’de bazı mahallî hükümdarlar halklarıyla birlikte İslâmiyet’i kabul ettiler.
5. Hindistan hükümdarlarından birkaçı onun davetine uyup halklarıyla birlikte Müslüman oldular.


6. İlk İslâm tarihçileriyle bazı şarkiyatçılar, sadece iki buçuk yıl sürmesine rağmen onun döneminde
büyük bir maddî kalkınma olduğu konusunda birleşirler.
7. Kendisine karşı sevgi ve güven duyan mükellefler zekâtlarını ve vergilerini ödemede duyarlı
davrandıkları için halkın refah seviyesi yükseldi.
8. Ticaretle uğraşanlar dışında herkese yeterli miktarda maaş bağlandı ve böylece ülkede muhtaç
kimse kalmadı.
9. Zekâta muhtaç Müslümanların sayısının azalması sebebiyle artan zekât ve vergi gelirlerinin bir
kısmı esirleri kurtarmak, borçlulara yardım etmek, fakir bekârları evlendirmek için kurulan yardım
fonlarına aktarıldı.
10. Fakirler ve yolcular için aşevleri, işlek yollar üzerinde yolcuların bir gün ücretsiz olarak
kalabilecekleri konaklar inşa edildi.
11. Adaletiyle Hz. Ömer’e, zühd ve takvâsıyla Hasan-ı Basrî’ye, ilim bakımından Zührî’ye benzetilen
Ömer b. Abdülazîz halifeliği sırasında çok sade bir hayat sürmüş, saraylarda oturmayıp Halep
civarındaki Hunâsıra’ya yerleşerek zamanının çoğunu orada geçirmiş, resmî ve sivil heyetleri
genellikle orada kabul etmiştir.
12. Kamu mallarını yetim malına benzetir ve beytülmâli kendisine bırakılan bir emanet kabul ederdi.
Hazineden maaş almadığı gibi şahsî işlerini yürüttüğü sırada devlete ait mumu dahi kullanmadığı
kaydedilir.
13. Ömer bin Abdülazîz aynı zamanda çok hadis rivayet eden güvenilir bir hadis râvisi, seçkin bir
fakih, dirayetli bir kelâm âlimiydi!


“GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER.” nejater07@gmail.com,
ÖRNEK İDARECİ VE LİDERLER DEMOKRASİ VE HÜRRİYET GERÇEĞİ (2)
Ömer bin Abdülazîz, bu cennet mekân Allah dostu adil ve faziletli liderin mezarı Suriye’dedir. Çok
mütevazı bir mekândadır. 2005 ve 2011 Yıllarında Suriye ziyaretlerimizde ziyaret edip Fatihalar
okumuştuk. Allah rahmet eylesin.
Bir başka inançlı, dirayetli ve kahraman lider de Bosna Hersek’in merhum Cumhurbaşkanı Aliya
İzzetbegoviç’tir.
"Genç Müslümanlar" teşkilatının bazı üyeleri, "din bilincinin uyandırılması" yönündeki faaliyetleri
nedeniyle 1946'da tutuklandı. Üç yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mücadelesi hep devam etti.
İslam dünyasının içinde bulunduğu durumla da yakından ilgilendi. 1960'larda yazmaya başladığı "İslam
Deklarasyonu" isimli eserini 1970'te yayınlandı. İfade özgürlüğü mücadelesinden dolayı: “organize
örgüt kurarak düşmanca faaliyette bulunmaktan” suçlu bulundu. Mahkûmiyet kararı, "İslam
Deklarasyonu" isimli kitabındaki ifadelerine dayandırıldı. Ama o asla haklı ve kudsî mücadelesinden
geri adım atmadı.
Tüm Bosnalıları haksız saldırılara karşı koymaya çağırdı. Boşnaklar Aliya'nın liderliğinde çetin bir mücadele
verdiler. 2003'te vefat etti. Cenazesine farklı ülkelerden 150 binden fazla insanın katıldı.  
Tüm dünya ve Avrupa’ya dik duruşuyla, İslâm dünyasına faziletli ve akıllı tavırlarıyla örnek oldu. Bu
asaletli ve büyük lider, vefatından önce "şehitlerin arasında mütevazı bir mezara defnedilmek
istediğini" vasiyet etti Şu anda Saraybosna'daki Kovaçi Şehitliği'nde, şehit dindaşlarının arasında
haşrin sabahını bekliyor. Ruhu şad olsun.
Bilge kişiliğiyle de tanınan Aliya, ardında "Doğu ve Batı Arasında İslam", "İslam Deklarasyonu",
"Özgürlüğe Kaçışım", "Tarihe Tanıklığım" ve "Köle Olmayacağız" gibi eserler bıraktı.
Bosna Hersek’te Yeni Asya Cemaati olarak tertip ettiğimiz konferansta, Saray Bosna’da Merhum
Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in mezarını da ziyaret etmek nasip oldu. Normal şehitlerin
arasında sadece bir asker mezarının başında nöbet tutuyordu.
Ve son örnek batı dünyasından. Almanya Başbakanı Angela Merkel! Komünist Doğu Almanya’da yetişip
bugünkü Almanya’nın uzun süre başbakanlığını yaptıktan sonra. Kısa bir zaman önce siyaseti bıraktı
ama arkasında bıraktığı faziletli ve liderliği tarih sahnesinde devam ediyor. Çünkü Merkel’in:
 Adı hiç bir yolsuzluğa karışmamış, en büyük siyasal rakibi sosyal demokratlar dâhil, herkesin
güvenini kazanıyor.  Sade bir hayat. Alman Medyasındaki ortak yorum noktası: On sekiz yıllık


iktidarında Avrupa’nın en iddialı, büyük, etkili ülkenin başarılı Başbakanı olduğu halde, yaptıklarıyla
bir kez bile övünmüyor. Bütün başarıları çalışma arkadaşlarıyla paylaşıyor, halka da, öyle anlatıyor.
 Başbakan olmadan önce hangi evde oturuyorsa, on sekiz yılda da aynı evde oturuyor.
 Başbakanlığa da, toplantılara da, çevresinde seksen, yüz koruma yok.
 Eski bir Doğu Alman" olarak, gelip yetiştiği yeri, şartları, yoklukları, darlıkları hiç bir zaman
unutmuyor.
 Evde çamaşırları eşiyle birlikte yıkıyor, yemeği kendisi pişiriyor. Alış verişe gidiyor. "Makam
arabası" sıradan bir araba, markete yanında tek bir korumayla gidiyor, bir yardımcıya ihtiyacı yok.
Ev işlerini,yardımcısız eşi ile birlikte yapıyor.
 Hiç bir zaman yalan söylemiyor. Komşulara rahatsızlık vermiyor. Lüksten, şatafattan, ihtişamdan,
israftan alabildiğine kaçıyor.
 Resmi dış görevlerde özel uçaklarla seyahat etmiyor,
 Özel yatları, sarayları, çok bir mal varlığı yok. Orta halli bir vatandaş.
 “Siz genellikle aynı elbiseleri giyiyorsunuz, sizin başka elbiseniz yok mu? Sorusuna ben “top model
değil” kamu çalışanıyım!” diyor.
 Muhalefetle kavga etmiyor, hiç bir zaman suçlamıyor, Muhalefetten gelen, ülkesi için yararlı
olabilecek önerileri tereddütsüz uyguluyor.
 Yaptığı atamalarda partisinde ya da özel yakın çevresinde bulunan hiç kimseyi kayırmıyor. Kendisi
gibi düşünsün, düşünmesin, herkesi dinliyor.
 Tarafsız yönetim, beceri, yeterlik, dürüstlük! Hiç kimseyi ötekileştirmeden, dışlamadan, herkesi
kucaklamış.
Gazetecilere çok dikkat çekici ve anlamlı şu soruyu soruyor: "Benim özel hayatıma ilişkin sorularınızdan hiç
rahatsız değilim ama bir konuyu merak ediyorum. Siz neden benim hükümette hatalarım, yanlışlarım
ya da iyi yaptığıma inandığım işlerle ilgili hiç bir siyasal soru sormuyorsunuz?.."
Uğurlama töreni, kendiliğinden, organize edilmeyen, aniden yüreklerden ortaklaşa fışkıran bir duyguyla,
gönülleri fethettiği için. Bu lider, Almanya Başbakanı Angela Merkel’dir.
Bütün ülkede, ona oy veren, vermeyen, siyasetle ilgili, ilgisiz, herkes, yürekten, bir hesap
yapmadan... Hep birlikte tempo tutuyor dakikalarca.
Parti başkanlığını sade bir törenle devrettikten sonra ki, artık on sekiz yıl süren Başbakanlığa da veda
ediyor, "bütün ülke", onu tarihe geçen coşku seliyle uğurluyor. Halk on sekiz yıllık iktidarı boyunca
kendisinden gördüğü anlayışı, hoşgörüyü, başarıyı, onlara sağladığı refahı, barışı unutmuyor. Her
kesimden insan onu bağrına basıyor
Böyle muhteşem bir uğurlama herkese nasip olmaz! Bütün Almanya, Berlin, tarihinde görmediği bir
coşkuyu yaşıyor. Milyonlar tek yürek, ayakta, alkışlarla bu demokrat simgeyi uğurluyor!
Böyle bir örnek Başbakan, demokrasiyi hazmetmiş ve anlamış kitle tarafından kabullenilir, alkışlanır.
Halkın vicdanından, gönlünden kopan böyle haşmetli bir uğurlama çok kişiye nasip olmuyor.
Hayatı ve Başbakanlık dönemi bu özelliklerini yeteri kadar, bütün açıklığı ile gösteriyor. Hayatı
onu halktan ayıran en küçük bir lüks yok. aksine tam bir sadelik, tevazu!
Feraset ve basiret sahiplerine denizden bir katre, ders ve ibret olması dilek ve temennisiyle.