AİLE HAYATIMIZDA BULUNMASI GEREKEN ÜÇ ÖZELLİK(HUZUR-SEVGİ-MERHAMET)

AİLE HAYATIMIZDA BULUNMASI GEREKEN ÜÇ ÖZELLİK(HUZUR-SEVGİ-MERHAMET) Kıymetli Okurlarımız! Bu haftaki makalemizde ''Dünya Kadınlar Günü ''konusundan esinlenerek ailemizin baş tacı eşlerimizle nasıl bir

AİLE HAYATIMIZDA BULUNMASI GEREKEN ÜÇ ÖZELLİK(HUZUR-SEVGİ-MERHAMET)

Kıymetli Okurlarımız!

Bu haftaki makalemizde ‘’Dünya Kadınlar Günü ‘’konusundan esinlenerek ailemizin baş tacı eşlerimizle nasıl bir hayat sürmeliyiz ve İslam’ın bu konuya bakış açısı nasıldır ondan bahsedelim istedik. Rabbimiz Kuran-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

“Size kendi cinsinizden, kendileriyle ısınıp kaynaşacağınız (Huzur bulacağınız) eşler yaratması ve aranıza sevgi  ve merhamet  yerleştirmesi O’nun varlığını gösteren delillerindendir. Şüphesiz ki bunda, düşünen bir toplum için nice ibretler vardır.”(Rum Suresi, 21)

Farkında olmak lazım ki bu iş, her iş gibi Allah Teâla’ya bağlı bir iş.

Çünkü Eşleri O yarattı. Sevgiyi eşler arasına O koydu.

Rahmeti eşler arasına O koydu.

Ve huzura, sekinete, O’nun bu lütufları sayesinde ulaşıldı, ulaşılıyor.

Düşünmek, farkında olmak lazım ki bu iş, tüm toplumu alakadar eden bir iştir.

Ve düşünmek, farkında olmak lazım ki düşünen, üstelik derin derin düşünen  bir toplum için bunda büyük ibretler vardır.

Aileyi böyle temellendiriyor ilahi kelam.

Ayetin son bölümüne baktığımızda tüm toplum “Aile” konusu üzerinde derin derin düşünmeye davet ediliyor.

Bir anlamda, işe üstünkörü bakılmamasını, olayın kişilerle başlayıp  biten, aile içinde bloke edilip kapanacak olan ferdi bir olay olmadığını, düşünmenin, olayın toplum için ibretlik yanlarını anlamaya götüreceğini, götürmesi gerektiğini anlıyoruz ilahi kelamdan.

O zaman, şu sonuca varılabilir ki, bütün cihan çapında olanlardan öte, herhangi bir İslam toplumunda bile “Ailede sancı” diye nitelenebilecek bir şey varsa, bu, ilahi kelamda zikredilen talimatların gözetilmemesi sebebiyledir.

Kuran’ın ifadesiyle “Ailede sekinet” yani huzur yerine, yani birbirine ısınmak yerine, boğuşmalar, hukuk savaşları, soğumalar, çözülmeler, bunalımlar almış başını gidiyor.

Demek ki sevgi azalması ya da kaybolması var. Demek ki rahmet azalması ya da kaybolması var.

Ve demek ki, aile bireylerinin sevgi ve merhamet kaynağı ile yani Yaratan’la ilişkilerinde problem var.

Eğer “kulluk bilinci” yeterince gönüllere yerleşirse, bir şey daha gerçekleşir: O da, hayatı, Allah Teâla’nın mutlak gözetimi, denetimi altında yaşama bilincidir. Yani, Rasulullah Efendimiz (s.a.)’in ifade buyurdukları gibi “Allah’ı görüyormuş gibi yaşama” bilinci. O zaman, O’nun hoşnutluğunu kazanmak gibi bir arayış devreye girer. O zaman, O’nun eşler için zaruri gördüğü şeylerin, yani “meveddet ve rahmet”in hayat haline gelmesi, yani “Sekinet - huzur” arayışı  devreye girer.

“Kulluk şuuru” aynı zamanda, kişinin gündemine “Kul hakkı” hassasiyetini getirir.

Aile ortamında genellikle göz ardı edilen şeydir kul hakkı. “Eşler birbiriyle hemhal olmuş değiller mi, onlar arasında kul hakkı hesabı mı olur?” yaklaşımı doğru değildir. Çünkü her insanın “Amel defteri”ayrı tutulduğuna, Mahşer ortamında, hesaplar ayrı ayrı görüleceğine göre, ayrı hukuklar da söz konusudur. Eşlerin birbirine karşı sözlü veya fiili güç kullanmasının, hukuksuzluğunun, veballerinin dünyevi hesabı olmasa da uhrevi bir hesabı mutlaka vardır. Onun için “Helalleşmeye gidilir

Yine ayetten anlıyoruz ki, evlilik çatısı altına girildiğinde ilahi kudret, yüreklerdeki sevgi ve rahmet potansiyelini daha da zenginleştirmektedir.

Ayetin bize öğrettiği bir başka şey ise, evlilik kapısından içeri girerken, sevgiye ve rahmete doğru bir yürüyüş gerçekleştirme iradesini kuşanmaktır.

Sevgi eğitimi... Rahmet – merhamet eğitimi... Ailede sevgi ve rahmet, kesinlikle bir emek işi...

Eşler, en başta emek verecek sevgi ve rahmet ortamının inşasına...

Çocuklarını bu rahmet ve meveddet ikliminde eğitecekler ki, onlar da yarın aile kurduklarında, yürekleri öyle bir sevgi ve rahmeti kuşanmaya hazır olsun.

Bu yönüyle aile sevgi ve rahmet mektebidir. Ailede sekinet... Huzur... Rabbani bir bağıştır.

Sevgisizlik ve merhametsizlikle önünü kesmeyene o Rabbani bağış ulaşır. İmtihanımız da, kalplerimizi bu bağışa ne kadar açabildiğimizle ilgilidir.

“İki cihan saadeti” dediğimiz şeyin yolları da buradan başlamaktadır.

Değerli Okuyucularımız!

Makalemize son verirken 18 Mart Çanakkale zaferini tebrik ediyorum. Ayrıca Çanakkale’de ve diğer çarpışmalarda vatanımızın savunması için şehit düşen gencecik yaşında Afrin’de şehit olan tüm askerlerimizi Rabbimiz Cennet ile taltif eylesin.22 Mart Perşembe gecesi idrak edeceğimiz ‘’Regaip Kandili’ni Rabbim bizler ve tüm İslam âlemine hayırlara vesile eylesin.

Rabbimizden temennimiz göz bebeğimiz olan ailemizle güzel geçim nasip eylesin. Başka bir sayıda buluşmak dileği ile Allah’a emanet olunuz.