AKRABA İLE İLİŞKİLERİ DEVAM ETTİRME = SILA-İ RAHİM

AKRABA İLE İLİŞKİLERİ DEVAM ETTİRME = SILA-İ RAHİM Kıymetli Okurlarımız! Günümüzün en çok ihmal edilen, kıymeti bilinmeyen değerlerinden biri de akraba hakkıdır

AKRABA İLE İLİŞKİLERİ DEVAM ETTİRME = SILA-İ RAHİM

Kıymetli Okurlarımız!

Günümüzün en çok ihmal edilen, kıymeti bilinmeyen değerlerinden biri de akraba hakkıdır. Bizde bu haftaki makalemizde Ramazan vesilesi ile ihmal ettiğimiz akrabaları yeniden hatırlayalım ve güzel dinimizin bu konuya bakışı nasıldır ondan bahsedelim istedik.

Allah Resulü şu hatırlatmayı yapar: “Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, akrabalarıyla alâkasını kesmesin.” (Buhari Edep,85)Yani, eğer Allah’a ve gerçek istikbal sayılan Ahirete inanıyorsanız, bu, akrabalarınızla alâkanızı kesmemenizi gerektirir. Eğer alâkanızı kesiyorsanız, o zaman Allah’a ve Ahirete gerçek manada inanmıyorsunuz demektir.

Bizde akraba bağının ehemmiyeti, tamamen inancımızdan kaynaklanır. İnananlar, bu işe ehemmiyet verir. İnanmayanlarda ise akraba bağına rastlamak enderdir. Bugünkü dünyanın hali buna en açık delildir.

Mesela, Enes bin Malik yoluyla bize ulaşan bir Hadis-i Şerif’te Allah Resulü şöyle buyurur: "Kimi, rızkının bereketlenmesi, ömrünün uzaması kendisini sevindirirse, o kimse sıla-ı rahim yapsın! (Buhari,Edep 12)İşte, inancımızın kaynaklarından olan Efendimizin mübarek ağızlarından çıkan bu kutlu beyan, bizim için akraba bağını kuvvetlendiren büyük bir teşvik ve müjdedir.

Biz akrabalarımızla iyi olalım: Eğer, fazilet açısından onlar bizden daha iyi ise, bizim onlardan alacağımız şeyler var demektir. Biz iyi isek, onlara yakın olalım ki bizdeki güzellikleri alsınlar.

Adamın biri Allah Resulü’ne gelerek der ki, “Yâ Resulallah, beni cennete götürecek, cehennemden uzaklaştıracak amelleri bana bildirir misin?” Efendimiz buyururlar ki; “Allah’a hiç bir şeyi ortak koşmaz, sırf O’na kulluk edersin; namazını kılar, orucunu tutarsın ve akrabalık bağlarını gözetirsin.”  

Akrabalar bize iyi davranmasa da biz, bize düşeni yapmak zorundayız. İnsanlığın İftihar Tablosu sallallahu aleyhi ve sellem, bu konuyla alâkalı Buharî’de geçen bir Hadislerinde buyuruyorlar ki; “Akrabalarının gösterdiği yakınlığa aynı şekilde kaşılık veren kimse, gerçekten akraba hakkını gözetiyor sayılmaz. Gerçekten akraba hakkını gözeten kimse, akrabaları kendisiyle bağlarını kesmeye çalıştıkları halde onlarla olan alâkasını devam ettirendir.” (Buhari Edep,15)

Bir adam Resulü Ekrem’in huzuruna gelerek akrabalarına devamlı iyilik yaptığı halde onların kendisine kötülük yaptığından bahsetmişti. Fahri Kâinat Efendimiz şöyle buyurdular: “Eğer dediğin gibi ise, sen devamlı onlara kızgın kül yedirmiş oluyorsun. Eğer iyiliğe devam edersen, onlara karşı Allah’ın yardımı daima seninle beraberdir.” Evet, belki yapılan iyilikler, bir gün gelecek onların kalbini yumuşatacak, bütün iyiliklerin semeresi dünyada böylece ortaya çıkmış olacaktı. Bu yüzden kimse dememeli; ‘falan akrabam soğuk davranıyor, falan hiç de hoş sohbet değil, falanın evi iyi değil, falanın çocukları çok yaramaz’. Her şeye rağmen bağları sıkı tutmalı ve devam ettirmeli.

Pek çok mevzuda Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, akrabayı öne çıkarır. Mesela, Ebu Talha’nın başından geçen bir hadise var. “Sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça gerçek iyiliğe eremezsiniz”(Âl-i İmran, 3/92) ayeti inince, en çok sevdiği hurma bahçesini harcamak için Allah Resulü’ne gelir nasıl davranması gerektiğini sorar. Allah Resulü de, “Orasını yakınların arasında bölüştürmeni uygun görüyorum.” buyurdu. O da, o bahçesini akrabaları ile amcaoğulları arasında bölüştürdü. Bir başka hadislerinde Efendiler Efendisi, sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyordu: “Vebde’ bimen teûl.” Yani harcama yapacağın zaman yakınlarından başla.

Dinimizde mü’min, yakınlarına bakmakla mükelleftir. Eğer, bir kimse yaşlanacak olur da eli ayağı tutmaz hale gelirse, ona yakınları bakmak zorundadır. Yine dinimizde, teyze ve dayı anne yerine, amca ve hala da baba yerine geçer. Bu meseleyi Efendimiz, sadece birini örnek vererek tesbit buyurmuştur:  “Teyze anne yerindedir.”

Ebû Hureyre naklediyor. Allah Resulü buyuruyor ki: “Âdemoğlunun amelleri her perşembe akşamı Allah’a sunulur. Cenâb-ı Hak, yakınlarıyla alakasını kesenin amelini kabul etmez.”

Abdullah bin Mesut, sabah namazından sonra halktan oluşan halka içinde şunları söylüyordu: “Allah aşkına, içinizde yakınlarıyla alâkasını kesen varsa yanımızdan uzaklaşsın. Biz, Rabbimize dua etmek istiyoruz. Hâlbuki gök kapıları, yakınlarıyla alâkasını kesenlerin yüzlerine kapatılmıştır.”  

Ebu Bekir efendimizin kızı Esma radiyallâhu anhümâ anlatıyor: Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem zamanında müşrike(İnanmayan) olan validem bir kere kuru üzüm ve yağ hediyeleriyle bana gelmişti. Ben, hediyelerini kabulden, kendisini de evime koymaktan kaçındım. Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellemden fetva isteyerek:

- Yâ Resûlallâh! Validem, oğlu Haris’le beraber bana geldi. Bana sokulmak ve mukabele görmek istiyor. Anama ikramda bulunup iltifat edebilir miyim? Dedim. Resûlullâh:

- Evet, anana ikramda bulun ve iltifat et! Buyurdu.

Bunca ikaz ve teşvikten sonra biz inananlara, inandığımız Allah ve Resulü’nün rızası istikametinde davranmak düşer. Şimdi, küs olduğumuz akrabalarımız varsa, bir telefon edelim gönlünü alalım. Bir çay içmeye gidelim. Zor da olsa bunu yapalım. Hiç hal hatır sormadığımız yakınlarımız varsa, hemen bugün bir telefon açıp halleşelim. Böylece gitmek için can atacağımız cennete gidiş yollarını kolaylaştırmış olalım.

Kıymetli Okuyucularımız!

Allah yâr ve yardımcımız olsun. Allahım bizi, sevdiğin ve razı olduğun işleri yapmaya muvaffak eyle. Başka bir sayıda buluşmak dileği ile Allah’a emanet olunuz.