Allah'a Bağlı Bir Hayat

Allah'a Bağlı Bir Hayat Değerli Okurlarımız! Bu haftaki makalemizde, Rabbimizle bağımız ne durumda hayatımızı Rabbimize ne kadar sorarak onun rızası doğrultusunda yaşıyoruz bu konuya eğilelim istedik

Allah’a Bağlı Bir Hayat

Değerli Okurlarımız!

Bu haftaki makalemizde, Rabbimizle bağımız ne durumda hayatımızı Rabbimize ne kadar sorarak onun rızası doğrultusunda yaşıyoruz bu konuya eğilelim istedik.

Bu, Müslüman’ın olmazsa olmaz hayat felsefesi olması gerekir.

Allah’a bağlılığın yerine veya önüne geçen, Allah’a bağlılığı unutturan, Allah’a bağlılıktan uzaklaştıran, “Allah’a yöneldiği gibi” Ümitlerin, sevgilerin, korkuların yöneldiği bütün alakalar...

İlah olarak ancak O var. Ancak O’na kulluk edilebilir. Ancak O’ndan yardım dilenebilir. O, O ve sadece. O...

Bu açıdan baktığımızda;

“Allah’a bağlı bir hayat”ı konuşmak demek, “Allah’tan başkasına bağlılık” gibi özürler taşıdığımız kaygısına düşmek demektir.

Kuran’da, bir kısım insandan bahsedilirken onların kimi varlıkları “Allah’ı sever gibi sevdikleri”ne işaret edilir. Kur’an bunu “Allah’a eş tutmak” olarak tanımlar. Yine Kur’an “mü’minlerin ise Allah’a karşı  eşeddü hubb- en yüksek sevgi içinde olduğunu” bildirir. (Bakara, 165)

Kuran-ı Kerimde Rabbimiz, bazı peygamberlerin mücadelelerine örnek vererek ailesi ile Rabbi arasında nasıl seçim yaptıklarından ve Allah ile aralarına giren ve Allah’tan bağımsız yaşamak isteyen aile fertlerine karşı tutumlarından bahsetmektedir:

Hazreti Nuh’un şahsında insanoğluna, “Evlat bağı”nı aşabilme dersi verilir.

Hazreti İbrahim’in şahsında bir başka “evlat imtihanı” örneği vardır.

Hazreti Lut’un şahsında ile alaka imtihan konusudur.

Hazreti Yusuf’un şahsında, Allah’ın hükmü ile nefsi duygular arasında hesaplaşma yaşanır.

Kur’an, defalarca ve çok farklı örneklerle insanın mal ile alakasının Allah’a bağlılığın önüne geçmemesi ikazında bulunur.

Kur’an, insana, “Sadakaları Allah alır” ikazını yaparken,  “Size verdiğimiz rızıktan infak edin”ilahi buyruğunu insana taşırken, onda  Allah’a bağlılık şuurunu inşa eder.

 “Allah’a bağlı bir hayat” hassasiyetinin temelinde, insanın varı – yoğu ile Allah’tan geliyor ve O’na gidiyor olması gerçeği vardır.

“İnna lillah ve inna ileyhi raciun – Biz O’na aitiz ve O’na döneceğiz.”

Bu ayet, bir musibetle karşılaşıldığında sergilenecek “mü’min tavrı” bildirilirken geliyor.

“-Şüphesiz ki sizi biraz korku, açlık, mal, can ve ürün eksikliğiyle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara, 155)

Peki o “sabredenler” ne yapar?“İnna lillah ve inna ileyhi raciun” derler.

Sabır, bütün bu işler Allah Teâla’nın hükmü çerçevesinde olduğu ve bu Yüce Kudret’in iradesi karşısında hiçbir iradenin anlamı bulunmadığı, onun için teslimiyetten başka çare olmadığı inancından dolayıdır.

“Allah’a bağlı bir hayat”ın gerçekleştirilmesinde problem nerede çıkıyor?

İnsan Rabbini unutuyor.

O’nun her an, kendisi ile beraber olduğunu, insana şah damarından yakın olduğunu, her şeyin O’nun murakabesi altında bulunduğunu, O’nun bilgisi dışında bir yaprağın bile kımıldamayacağını unutuyor.

“Allah’a bağlı bir hayat” hedefi, mümine, hayatını bir süzgeçten geçirme vazifesi yükler.

Rabbin huzuruna, hayatını sadece ona adamış ve Allah ile arasına giren diğer şeyleri reddetmiş olarak tertemiz bir hesap defteri ile gitmesi gerekir.

Kıymetli Okuyucularımız!

Rabbimiz bu zorlu gayrette yardımı bizlerden esirgemesin, bizi yolda koymasın. Başka bir sayıda buluşmak dileği ile Allah’a emanet olunuz.