ARZU VE TUTKULARIN ESİRİ OLMA (NEFSİ İLAH EDİNME)

  Değerli Okuyucularımız! Bu haftaki makalemizde Rabbimizin bizlere uyarısı olan '' Arzu ve isteklerimizin esiri olma'' anlamında ve onu aynen yaratıcıdan emir alıyormuşçasına olumsuz yönde dinle

 

Değerli Okuyucularımız!

Bu haftaki makalemizde Rabbimizin bizlere uyarısı olan ‘’ Arzu ve isteklerimizin esiri olma’’ anlamında ve onu aynen yaratıcıdan emir alıyormuşçasına olumsuz yönde dinlemek anlamında olan ‘’Casiye Suresi’’ ve diğer ayet-i Kerimelerden bahsedeceğiz.

Kur'an bizi, “Heva” konusunda da böyle uyarıyor. Kuran’da “İnsanın kendi hevasına veya birilerinin hevasına tabi olmaması” konusunda pek çok ayet-i kerime var. Ancak iki ayet-i kerime bu konuda “kendi hevasını ilah – tanrı edineni gördün mü?” sualiyle tevhit – şirk vurgusu yapıyor. Ayetleri bir bütün olarak okuduğumuzda, “hevasını ilah edinen” kişinin zihinsel alt yapısı da ortaya çıkmış oluyor. Casiye Suresindeki ayetler şöyledir:

“Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağı ve kalbi üzerine mühür vurduğu ve gözü üstüne de bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp düşünmüyor musunuz? (Casiye, 23)

Furkan Suresinde ise “hevasını tanrı edinen kişi” için şöyle bir kişilik çerçevesi çizilir:

“Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın?” “Yoksa sen onların çoğunu (söz) işitir ve aklını kullanır mı sanıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidir, hayır, onlar yol bakımından daha da şaşkın ve aşağıdırlar.” (Furkan, 43 – 44)

Bu ayetlerin tefsir ederken İbn Cerir “Allah'ın koyduğu helal ve haramı dikkate almadan nefsinin arzusuna göre davranan kimse, nefsini ilah edinmiş olur.” der.

Kuran’ın ayetleri, “hevasını tanrı edinen kişi” için şu özelliklerin altını çizer: -Onlar, bütün hayatın dünya hayatından ibaret olduğunu sanırlar. Doğmak, ölmek... Hepsi bu kadar... Başka anlamı yok hayatın onlara göre. Bir ebedi hayat düşüncesinden yoksun, dolayısıyla yapıp ettiklerinin hesabını verme fikrine uzak insanlar. İnsan tutkularının kulu olduğu zaman, onun yapamayacağı kötülük yoktur. Yani, hayatın dünya hayatından ibaret olduğu ve hesap vermeyeceği hissine kapılmış... Kendisine emanet olarak verilmiş bulunan aklı ve şuuru, nefsine kul etmiş... Bu konuda Peygamberimiz(sav) şöyle buyuruyor:  “Allah'tan başka kendilerine ibadet olunan sahte ilahların Allah yanında en kötüsü, kişinin hevasıdır.” (Taberani)

Peki “Hevanın ilah edinilmesi” nedir, nasıl olur? Bu, tutkuların, Allah ve Resulü’nün ölçülerinin önüne geçmesidir. Mesela,

Mal tutkusu, haram – helal çizgilerine riayeti gölgeliyorsa, mal ile ilgili zekât, sadaka gibi sorumlulukları ihmale yol açıyorsa... Aynı şekilde mal ile ilişkiniz, sizi, mal üzerinde mutlak hâkimiyet, onu kendi gücünüzle kazandığınız fikrine yöneltiyor ve çalıştırdığınız insanların “rızkını veriyormuş” gibi bir hisse sürüklüyorsa...

Can tutkusu, Allah yolunda göreve çağrıldığı zaman ayak sürümeye sebep oluyorsa... Ya da, canınız üzerinde keyfi tasarruflarda bulunmaya yöneltiyorsa...

Evlat tutkusu, onun günahlarına yardımcı olmakla sonuçlanıyorsa...

Şan – şöhret tutkusu, yukarılara tırmanmak için haram – helal her şeyi mübah kabul etmeye yöneltiyorsa, yukarılara tırmandıkça kibri, Allah'a kulluğu küçümsemeyi telkin ediyorsa...

İktidar tutkusu, içinizde “Benden büyüğü yok” gibi bir sonsuz kudret hissi uyandırıyorsa...

Cinsel tutkular, bu alandaki ilahi ölçüleri çiğnetiyorsa... Ve böyle insanın tutkular dünyası, kontrolden çıkmış, insanın ipini alıp sürüklemeye başlamışsa... İşte orada, “hevanın tanrılaştırılması” felaketi başlamış demektir. Bakınız Kur'an insanın tutkular dünyasının haddi aşmasına karşı insanı nasıl uyarıyor: “De ki: Babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım – akrabanız, kazandığınız mallar, kötüye gitmesinden korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız evler, sizce Allah'tan, Resulü’nden ve Allah yolunda cihaddan daha değerli ise, o zaman Allah'ın buyruğu gelinceye kadar bekleyin.! Allah yoldan çıkmış olan toplumu doğru yola ulaştırmaz. (Tevbe, 24) Kur'an, insanoğlunun ebediyete kadar önünü ışıtacak yol haritasıdır. Kur'an bütün zamanlarda insanların kişilik halleri ve problemlerini tespit edip, onları Allah Teâla ile doğru kulluk ilişkisi bulunmaya sevk eden bir ilahi rehberdir. “Hevanın tanrılaştırılması” problemi, bugün de, belki en çok bugün, insanoğlunun temel bir problemi haline gelmiştir. İnsan, dünya ile çepeçevre kuşatılmış durumda. İnsan tutkuları, akıl almaz teknoloji ile buluştuğunda bir yandan vahşeti tanımlanamayacak savaşlar, güçsüzlerin, mazlumların ezilmesi ve tüm evrenin fesat iklimine sürüklenmesi...

“İnsanların elleriyle yaptıkları yüzünden yeryüzünde fesat zuhur etti.” (Rum, 41)

“Eğer hak, onların hevalarına – tutkularına tabi olsaydı yer ve gök ve içindekiler fesada uğrardı.” (Mü'minun, 71)

Allah Teâla, Kitabı Keriminde, bir insan tipi çiziyor ve bizden o tipin özellikleri içinde yer almamamızı istiyor. O tip, tutkularına kul olan tip. O tip, tutkularını ilah edinen, yani tutkuları adına ilahi ölçülerden uzak düşen tip.

Tevhit hassasiyeti içinde, kişiliklerimizi bir kere daha taramak ve orada “Tevhide aykırı, Allah'tan başka varlıklara ve kendi nefsine,- hevasına kulluğu hatırlatacak ne varsa ondan arınmak bugünün ve bütün zamanların ana hassasiyeti olmalıdır.

Değerli Okurlarımız!

Rabbimizden temennimiz bizleri arzu ve isteklerimizin kölesi yapmasın. Kulluk kervanında öncülerden olmayı nasip eylesin. Başka bir makalede buluşmak dileği ile Allah’a emanet olunuz.