BİRLİK VE BERABERLİK İÇİNDE OLMAYA İHTİYACIMIZ VAR

BİRLİK VE BERABERLİK İÇİNDE OLMAYA İHTİYACIMIZ VAR Kıymetli Okurlarımız! İnsanoğlu toplum halinde yaşamaya elverişli olarak yaratılmıştır

BİRLİK VE BERABERLİK İÇİNDE OLMAYA İHTİYACIMIZ VAR

Kıymetli Okurlarımız!

İnsanoğlu toplum halinde yaşamaya elverişli olarak yaratılmıştır. Dinimizde topluca hareket etmemizi ve kalbimizin bir atmasını ve beraberce hareket etmemizi emretmiştir. Hangi ırktan, hangi milletten olursak olalım bizi İslam bağı bir araya getirmelidir. Elbette farklılıklarımız ve düşüncelerimiz olacaktır. Ama bunları mesele haline getirip birbirimizle bağımızı kopardığımızda ipi kopmuş tespih taneleri gibi dağılacağımız muhakkaktır. Bu halimizde İslam’a düşman olanları sevindirecek ve bizlere güleceklerdir. İslam âlemi olarak birbirimize kenetlenmeye her zamankinden daha da çok muhtacız.

İnsanlar, dostlarını ve arkadaşlarını kendi karakterlerine benzer, hayat anlayışlarına uygun, ortak noktalarının çok olduğu ve anlaşabilecekleri insanlardan seçerler. Bunun doğal bir sonucu olarak, belli anlayışları paylaşan insanların birbirleriyle kaynaştıklarını görürüz. Namuslu, dürüst insanlar, yine kendileri gibi namuslu, dürüst insanlarla arkadaşlık eder; kötülerle dostluk kurmazlar. Ahlaksız, suça eğilimli kişiler de, namuslularla değil, kendileri gibilerle ilişki içindedirler.

Tüm insan karakterlerinin içinde, Allah'ın hoşnut olduğu tek insan grubu olan müminler ise, Allah'ın isteği üzerine, yaratılışlarına da uygun olarak birlik olmalıdırlar. Allah, inananlar arasındaki birlik ve beraberliğin önemini bir ayetinde şöyle bildirmiştir:

“Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar.” (Al-i İmran Suresi, 103)

Rabbimiz bu ayette birbirimizle çekişmemizi tıpkı ateşin kenarında olan ve ona düşmek üzere olan insana benzetmiştir. Ateşin kıyısında dolaştığı sürece yanacağı muhakkaktır.

Ayette de görüldüğü gibi birlik içinde olmak, Allah’ın Kuran'da emrettiği bir ibadettir. Allah, bir ayetinde de iman edenlerin birlikte olmalarını ve gaflet içindeki insanlara uymamalarını emretmektedir:

“Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme.” (Kehf Suresi, 28)

Müminler, dünya üzerinde sadece Allah'ın rızasını gözeterek yaşayan tek insan grubudur. Allah, hoşnut olacağı tavır olarak bizden adaletli olmayı, şefkatli ve merhametli davranmayı, fedakârlıkta bulunmayı, iyiliği tavsiye etmemizi ve bunlar gibi onlarca güzel ahlak özelliğini göstermemizi ister. Bu gibi güzel ahlak özelliklerini müminler hayatlarının her anında yaşarlar.

Hiçbir samimi mümin, kendisi gibi olmayan, yani Allah'ın ölçüleriyle hareket etmeyen, Kuran ahlakını benimsememiş, dolayısıyla etrafındakilerin de kendisi gibi gafil olmasını isteyen, hatta bunun için çaba harcayan kimselerle dost olmak istemez, hayatını onlarla birlikte geçirmez. Üstelik inançlarına saygı duymayan, müminleri sadece Allah'a inanmaları ve dinini yaşamalarından dolayı kınayan, toplumdan koparmak isteyen ve düşmanca davrananlara karşı sevgi hisleri de beslemez. Allah ayetlerinde şöyle buyurmaktadır:

“Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dostlar edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi besliyorsunuz; oysa onlar haktan size geleni inkâr etmişler, Rabbiniz olan Allah'a inanmanızdan dolayı elçiyi de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüp-çıkarmışlardır. Eğer siz, Benim yolumda çalışmak ve Benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hâlâ sevgi besliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından şaşırıp-sapmış olur. Eğer sizi ele geçirecek olurlarsa, size düşman kesilirler, ellerini ve dillerini kötülükle size uzatırlar. Onlar sizin inkâr etmenizi içten arzu etmişlerdir.’’ (Mümtehine Suresi, 1-2)

Allah; böyle insanlara sevgi beslenemeyeceğini, onlarla dost olunmaması gerektiğini ve doğru olanlarla, yani müminlerle birlikte olunmasını ayetlerinde bildirmektedir. Ayrıca Mümin olduğunu söylediği halde Dinimizi, dinin emirlerini oyuncak haline getiren ve düşmanlıkta gayri Müslimlerden aşağı kalmayan kimselerle de Müslüman’ın dostluğu sürdürmemesi gerekir.

“Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve doğru sadıklarla birlikte olun.” (Tevbe Suresi, 119)

Elbette mümin, inkârcılar dâhil herkese dostça ve ılımlı bir üslupla yaklaşacak, her insana adil bir biçimde davranacaktır. Ancak inkâr eden insanlara sıcak ve adil davranmakla onları gerçek anlamda dost edinmek çok farklıdır. Mümin, ancak kendisi gibi mümin olanları gerçek anlamda dost edinir. Bu, Allah'ın bir hükmüdür:

“Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O'nun elçisi, rüku' ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren müminlerdir.” (Maide Suresi, 55)

Kıymetli Okuyucularımız!

Her şeye rağmen birbirimize sahip çıkalım. Küçük fikir ayrılıklarını büyüterek birbirimizle bağımızı koparmayalım. Rabbim her daim bizleri hem dünyamızı hem ahiretimizi mamur edecek dostlarla yaşayabilmeyi cümlemize nasip eylesin. Başka bir sayıda buluşmak dileği ile Allah’a emanet olunuz.