Değerli Okurlarımız! 

Değerli Okurlarımız! Bu haftaki makalemizde Enfal suresi 23,24

Değerli Okurlarımız!

Bu haftaki makalemizde Enfal suresi 23,24.Ayeti kerimelerden bahsedeceğiz.Bu ayetlerde Rabbimiz dini emirlerin insana hayat veren ve  su misali insanı hayatta tutan  şey olduğundan bahisle bize çağrıda bulunmaktadır.Dini emirleri diğer emirlerden ayıran fark,dini emirlerin hem dünyaya hem de ahirete dönük yönünün bulunması ve iki dünyamızıda düşünmesidir.Geliniz hep birlikte bize hayat verecek emirlere bir göz atalım.

 “Ey iman edenler! Allah ve Peygamber, hayat veren şeye sizi çağırdığında icabet edin. Bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer ve sonunda (dirilip hepiniz) O’nun huzurunda bir araya getirilerek toplanacaksınız.”Enfal suresi, 23.Ayet

 “Öyle bir fitneden korkup sakının ki, o yalnız zalimlere dokunmaz. Bilin ki gerçekten Allah’ın ceza olarak vereceği azap çok şiddetlidir.”Enfal suresi, 24.Ayet

 

Ey iman edenler! Allah ve Peygamberi, hayat veren şeye sizi çağırdığında icabet edin.”

Bu ayetle, insanlara maddi ve manevi hayat veren, insana gerçek yaratanını tanıtan, kulluğun anlam ve hikmetinin öğreten, görevini belleten, insanı hayvani sıfatların tesirinden bir ölçüye kadar uzaklaştıran, onu melek tabiatlı yapan, aileye düzen, topluma huzur, ülkelere adalet güneşini doğuran Allah ve Peygamberinin talim ve terbiye çağrılarına kulak verip gitmemiz emrediliyor. Çünkü sözü edilen gerçekleri yalnız ilim ve akılla bulup bütünüyle kavramamız, hikmetiyle anlayıp amel etmemiz bir bakıma mümkün değildir. Dünyamızdaki eğitimin hedefi sadece dünya ve maddedir. Allah’ın gösterdiği eğitim yolu ise  iki yönlüdür, bir yüzü dünyaya, diğer yüzü ahirete yöneliktir.

Bilin ki Allah, Kişiyle kalbi arasına girer.”

Kalp, ilahi çağrıya yöneldiği nispette O’nun sevgi ve yardımına erişir, uzaklaştığı oranda yardımsız kalıp katılaşır. Bu hal de onu asıl amacından uzaklaştırıp manevi gıdadan yoksun bırakır. Kalp katılaşma düzeyinde inkâr ve azgınlıkta ısrar ettiği sürece kararır. Üzerine kılıf geçirilir. Bu yüzden ilahi feyiz ve rahmeti alamaz olur. O kılıfı ya da kesif perdeyi yırttığı takdirde amacına yönelme imkânını bulmuş olur. Işığını ilahi sevgiden, gıdasını O’nun rahmet ve gufranından alır. Çok sürmez Allah ile beraber olma mutluluğuna erişir. İşte o zaman ne yaparsa Allah için yapar; düşünce ve duyguları ilahi süzgüden geçer. Artık o hem kendini hem de çevresini aydınlatan bir lamba olur.

ALLAH’TAN KAÇMAK NE MÜMKÜN

Ve sonunda (hepiniz dirilerek) O’nun huzurunda bir araya getirilip toplanacaksınız.”

Allah’tan kaçmak, O’nun irade, ilim, kudret ve tasarrufunun dışına çıkmak mümkün müdür? Kâinat her parçasıyla O’nun  kudretinde yaratıldığı gayeye yöneltilmemiş midir? Hiç bir şey yaratıldığı kanunun, bağlı bulunduğu plan ve programın dışına çıkabilmekte midir?

Ne var ki kişinin beyni inkâr suyuyla yıkanıp vicdanı madde ve şehvetle katılaşınca kutsi âlemden gelen esintilerden zevk alamaz olur. O yüzden Allah’ın daveti onu rahatsız eder, kalbini ve kulağını tıkayıp huzur bulmak ister. Oysa o tıkanmanın neticesi ebedi huzursuzluktur. Allah sözünü işitmek istemez, hep O’ndan uzak kalmayı ister. Ama Allah ona ondan daha yakındır, eninde sonunda dönüş Allah’adır. İlgili ayet bunu hatırlatıyor.

Öyle bir fitneden korkup sakının ki o sizden yalnız zalimlere dokunmaz.”

İslam, toplum yapısında tam bir otokontrol sağlanmasını emreder. Sahanın ahlaksızlara, midecilere bırakılmasını asla hoş karşılamaz. Nitekim ayetin yorum ve açıklamasıyla ilgili hadisler bu gerçeği yansıtmaktadır. Toplumun bu yönüyle ilgili Allah’ın ölçülerine göre hem ayette hem de hadislerde işaret edilmiştir. Toplum kendi bünyesine giren asalakları ve mikropları yok etme hiç değilse zararsız hale getirme gücüne sahip olduğu halde bunu ihmal ederse, gelen musibet ve fitne yalnız zalimleri ve fitnecileri değil, yaş kuru ayırt etmeden hepsini kasıp kavurur. Bu ilahi bir adettir ki pek az istisnası olabilir.

Kur’an özellikle toplum içindeki bir bakıma hayvanlaşıp akletmeyen, sağırlaşıp dilsizleşenlere dikkatleri çektikten sonra bunları etkisiz hale getirmeyi, barış ve huzur, din ve vicdan hürriyeti içinde yaşayabilmenin yol ve çaresi olarak ortaya koyuyor: “Öyle bir fitneden sakının ki o yalnız sizden zalim olanlara dokunmaz.” buyuruyor. Onun için iyilikle emretmek, kötülükten men etmek, farz-ı kifaye sayılmıştır. Buna günümüzde OTO KONTROL denilmektedir. Aksine bir anlayış ve tutumdan dolayı herkes sorumlu ve günahkârdır.

Değerli Okuyucularımız!

Rabbim her daim bizleri çağrısına kulak veren ve hayatını ona gore düzenleyen ve iki cihan saadetini elde eden kullarından eylesin.Başka bir sayıda buluşmak dileği ile Allah’a emanet olunuz.