DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ

DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ Geçen hafta çok değerli dava arkadaşlarımızla, Trakya bölgesindeki illerdeki gönül dostlarını ziyaret ettik

DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ
Geçen hafta çok değerli dava arkadaşlarımızla, Trakya bölgesindeki illerdeki gönül dostlarını ziyaret ettik. Sonra da İstanbul, İzmit, Gebze’de özellikle gençlerimizle beraber olduk.
Gündemin ortasında “GENÇLİK” vardı! Ağız birliği etmişçesine gençliğin şu andaki durumunun çok tehlike arz ettiği. “Z KUŞAĞI” gibi kavramlarla yeni terim ve tanımların muhatabı olduk. Gençlerimizi konuşturduk, dinledik. Olayın bazı boyutlarını yakalamaya çalıştık. Bu konuda endişeler oldukça fazla ama biz hiç ümitsiz olmadık olmayız inşaallah.
Ama şu acı ve açık bir gerçek ki gençler üzerinde sorumluluklarımızı ihmal ediyoruz.
Tespitler, olaylar, gelişmeler ve gözlemleri göz ardı etmemeliyiz. Gençlere sahip çıkmalıyız.
İzmir, Ödemiş’te bir Lise Müdürü iki öğrencisi tarafından öldürülüyor. Olayın araştıran müfettişin raporu hadisenin çok geniş boyut ve dehşetine işaret ediyor. Bu rapor, aynı zamanda tüm anne babalara ve yetkililere çok ciddi bir dikkat çekiyor. Okunması, ders çıkarılması gereken bir rapor. Türk gençliğinin içinde bulunduğu DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİNİN bir analizi! İşte o rapor.
“Hayatın gerçekliklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor. Şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını anlamayan! Başkalarının çocukları için ağlamaya bir anlam veremeyen!” “Yanı başımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen onbinlerce insan onları hiç ilgilendirmeyen! Tüm acı gerçekleri çizgi film tadında izleyen ve yürekleri hiç acımayan! Bi nesil!”
“Hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek! Eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence gören! Kendileri için yapılan fedakarlıkların farkında hiç olmayan! Kıymet ve vefa gündeminde olmayan! İnsanlara verilecek değer isteklerini yerine getirme ve eğlendirilmeleriyle orantılı olan! Herkesin onlara hizmet etmek için yaratılmış olduğunu sanan bir nesil!” Eğlence kaynağına dönmüş telefon ve tabletler ellerinden alınınca dünyanın sonu geldi zanneden! Geçmiş, ata, ecdad, tarih, dedelerin canları, kanları pahasına vermediği vatan toprağı ve maneviyatın onların yanında hiç değeri olmayan!”
“Vatan, onlar için son model bir cep telefonundan daha değersiz gibi görünen!” Milletin geleceği açısından çok endişeliyim!” diyor Maarif Müfettişi.
“20 yıl sonra bu nesil, nasıl ana-baba olacak? Kendine hayrı olmayan nasıl çocuk yetiştirecek? Evlerini nasıl idare edebilecek? Ülkeyi nasıl yönetecek? Vatanı nasıl savunup can verecek? Bütün bunlar büyük bir analizi gerektiriyor ve tehlikeye işaret ediyor.” Aile içi iletişim ve ebeveyn sorumluluğuna!
“Uçmayı bilmeyen kuşlar gibi, altın kafeslerde çocuk yetiştirmeden vaz geçmemiz gerek! Çocuklar hayatın gerçekleri ile buluşturulup, yaşatılmalı. Açlık nedir bilmeden, yediği önünde yemediği arkasında olan, acıkmalarına fırsat verilmeyen nesil; nimet kavramını anlayamaz! Yemek yemeyi işkence gören, susuzluk nedir hiç bilmeyen, hiç susuz kalmamış bir gençlik düşünülemez! Olmaz!”
“Analar, babalar! Üç adımlık yolda bile susarlar diye yanında içecek taşırsa, çocuk daha “susadım” demeden ağzına suyu dayarsa! Bu olmaz! Çocuklar hiç üşümüyor. Soğuk havalarda evden çıkarılmıyor. Okula giderken kırk kat sarmalayıp çıkıyorlar dışarı, hiç titremiyorlar! Bu yanlış!”
“Çocuklar hiç ıslanmadan, evden arabaya kadar bile üç metrelik mesafede şemsiye çocuğun başına tutulmaz! Saçına bir tek yağmur damlası düşmeyen çocuk ıslanmayı öğrenmezse olmaz!”
Yorgunluk nedir bilmeyen, iki adımlık mesafelere bile arabayla götürülen, yorulmasınlar diye birazcık parkta koşsalar, hasta olacak diye engellenen çocuk gerçek hayatı kavrayamaz!” Takati tükenecek kadar hiç yorulmayan çocuk hayatla bağdaşıp, barışamaz!
Yokluk nedir bilmeyen, istemeden her şeyi önlerine sunulan çocuk, varlığın kıymetini bilmez!” Bir yanığın veya bıçak kesiğinin acısını bilmeyen, elleri yanmasın, kesilmesin diye bıçak tutturulmayan, ocak yaktırılmayan çocuk hayatını yaşayamaz!
Hayatı hissetmeyen, açlığı bilmeyen çocuk açlara acıyamaz! Üşümek nedir bilmeyen çocuk sokaktaki evsizleri umursamaz! Yokluk nedir bilmeyen çocuğu, ekmeğe gelen zam düşündürmez!
Sıcak odalarında yaşayan çocuk, evsizlik nedir, sürgün nedir anlamaz! Savaşları ve o savaşlarda, kurşunlanan ölen insanları umursamaz, acımaz!
Doğumundan başlayarak eğitilmeyen çocuk; ekmeğin, elbisenin, barışın, huzurun, ana babanın da kıymetini idrak edemez! Bu menfi eğitimsizliğe müdahale edilmezse gelecek ne çocuklarımıza , gençlerimize, ne de aile ve ülke ve milletimize iyi şeyler getirmeyecektir!”
Bütün bu olumsuz ve karanlık tabloyu; hem devlet, hem aileler, hem eğitimciler ev diğer bütün sorumlular derinden hissetmeli! Problemin çözümü için ciddi çalışmalar yapılmalı. Öğretim programları ve ders muhtevaları yeniden revize edilmeli. Okulların duygu eğitimi konusunda rolleri artırılmalı. Geç kalınmadan bu derin boşluğa kafa yorup çare aranmalı!”  NEJAT EREN