EngelSİSsiniz…!

EngelSİSsiniz…! Yaşatabiliyorsanız; yüreğinizle, aklınızla, bir ateş olup yanabiliyorsanız daha da önemlisi ışığınızı, umudunuzu yayabiliyorsanız, insanlara 'engelSİSsiniz'

EngelSİSsiniz…!

Yaşatabiliyorsanız; yüreğinizle, aklınızla, bir ateş olup yanabiliyorsanız daha da önemlisi ışığınızı, umudunuzu yayabiliyorsanız, insanlara “engelSİSsiniz”.

Ama karatmışsanız içinizin tüm güzelliğini, destek değil insanlara, hayata, evrene bu dünyada bizimle yaşamayı hak eden tüm canlılara zarar veriyorsanız , paylaşmayı değil, sömürmeyi tercih tercih ediyorsanız, mücadele etmekten korkuyorsanız, tembel tembel köşenizde oturup sadece hayal kuruyorsanız, karınca kadar çaba sarf etmeden ahkam kesiyorsanız, “armut piş ağzıma duş” deyip sadece etrafınızdaki zülme acımakla yetinip vicdanınızı rahatlatıyorsanız eğer “engelSİSsiniz”.

Engelli pek çok kişi “zira benim gözümde beden engeli olan kişiler asla engelli”değildir. Yeter ki insanlar insancıl duygulardan, temiz bir vicdan ve Yüce Allah’ın “Akletmez misiniz” diye defalarca buyurduğu halde beyinlerine ve kalplerine kör tapa vurulmuşçasına sadece hammallık yapmasınlar.

Doğuştan ya da sonradan engelli pek çok kişi gerekli desteğin sağlanması sayesinde toplumda iz bırakmışlardır. Yeter ki siz engel olmayın; kendinize çünkü siz “engelSİSsiniz”…

“Hangi el güçlüdür, sevgiyle uzanmış bir kalp kadar; ya da hangi ayak, adım atma cesareti toplayan bir beyin kadar.”

Hangi organ sevebilme gücünden daha kuvvetlidir, dokunarak yaşayabilmeyi öğrenmiş bir hayat kadar.

Hangi göz daha iyi görür hissederek yürüyebilen birinden daha fazla.? Ve hangi kulak daha iyi işitir, ruhuyla dinlemeyi öğrenebilmiş bir hayat kadar.

Engeller insanların zihnindeki düşüncelerdedir. Ve biz var ederiz o engelleri farkında olmadan. Bir durun, nefes alın kırın artık zincirlerinizi. Kafanızın içinde yığınla engel varken, asıl engelli görünürde sağlam olan sizken, yanınızdan geçen tekerlekli sandalyedeki bir kıza acıyarak bakmayın. Ya da gözleri görmediği için yakının desteği ile yürüyen amcaya bakarak acınası halinize şükretmeyi bırakın.

Kendinizden sözde aşağıda olanlara bakıpta  halime bin kere şükür deyip mutlu olmayı değil, insanlık adına daha çok sevin, üretin, yazın, çizin ve sağlam bir birey olarak başkalarının yüreklerine merhametle dokunarak insanlığınıza şükredin.

Nice sözde, görünürde engelli bireylerin başarısı ile dolu dünya. Yokluk içinde olan varlık içinde olana ışık tutuyor adeta. Çünkü en büyük engel insanın kendisiydi şu hayatta.

Sevgiden uzak, anlayabilmekten uzak, paylaşabilmekten uzak, yaşamayı hayata feda etmeyi öğrenen insanoğlu. Görebilmek, duyabilmek, hareket edebilmekten çok daha önemli bir şey varsa şu hayatta; Hissedebilmek, fark edebilmek.

Tamda bu bölümde yazımın içeriğine anlam katacak olan yazılarını severek takip ettiğim, tüm varlığını insanlığa adamış, evrensel olan sevgi ile dolup taşmış bir değer olan yazar Hakkı Balcı’nın sözlerini aynen aktarıyorum satırlarıma “Merhamet damarlarına kör tapa vurmuş bir kişi; ölümü gerçekleşmiş bir beynin, habis bir ruhun ve kararmış bir kalbin beyhude nakil aracıdır. Kişi artık; ölümü gerçekleşmiş ‘O’ beynin koruyucusu, bir tomar kemikten mütevellit kafatası…Tek üflemelik  ruh. Ve kararmış ‘O’ kalbe bencillik yapan üç-beş  eğri büğrü kaburgadan ibarettir;  hidayete muhtaç zavallıdır.”

En büyük engelin insan olduğunu fark ettiğimiz ve ettirdiğimiz bir dünya kurmak üzere, bir adım atabilmeniz dileğiyle…

Ve bir gün sizin isminizi fısıldayan hayatlara dokunabilmeniz ümidiyle…

Hoşcakalın…

Haftaya görüşmek üzere…