"GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER."

MEVLİDİ NEBEVİ VE KÂİNATIN EFENDİSİ  OLAN HZ MUHAMMED ASM    Kâinatın efendisi ve hâtemü'l enbiya, yani son peygamber olan Hz Muhammed'in (ASM) dünyaya gelişinin 1446

MEVLİDİ NEBEVİ VE KÂİNATIN EFENDİSİ  OLAN HZ MUHAMMED ASM   

Kâinatın efendisi ve hâtemü’l enbiya, yani son peygamber olan Hz Muhammed’in (ASM) dünyaya gelişinin 1446. Yıldönümünü geçen Çarşamba günü idrak ettik.

Bu münasebetle Hz. Peygamber’in (asm) bazı özelliklerini başkalarının gözüyle de nazarlara vermeye çalışalım. Ona olan borcumuz ve vefamızı biraz olsun ödemeye gayret edelim. Onun bütün insanlığa getirdiği Kur’ani reçeteye uymanın ne kadar önemli olduğuna bir nebze anlamaya çalışalım.

İlk olarak; 19.asrın sonunda yaşamış olan şark ilimleri üzerinde çalışan İngiliz bilim adamı Lord John Davenport’un  "Hz.Muhammed (a.s.m.) ve Kur'an-ı Kerim" ünvanlı eserinden bazı bilgiler alalım. Bu kitap önce Londra'da ardından birkaç defa da Hindistan’da basılmış. 1928 de de Türkçesi yayınlanmış.         John Davenport Kitabında şöyle diyor: “Ahlâk üzerinde son derece titizliğidir ki: Müslümanlığın az zamanda süratle yayılmasına sebep olmuştur Müslümanlar muharebede kılınca boyun eğen yabancı din adamlarına daima af etmişlerdir. Müslümanların Hıristiyanlığa karşı davranışı Papalığın ve kralların mü’minlere uygun gördüğü muamele ile asla kıyas edilemez. Meselâ, dört Ağustos 1572 yılı günü Saint Barteleme Yortu günü dokuzuncu Şarl ve Kraliçe Katerina Paris civarında 60.000 Protestan öldürttü. Nice işkencelerle dökülen Hristiyan kanları Müslümanların harp meydanlarında döktükleri Hıristiyan kanlarından kat kat daha fazladır. Bunun içindir ki birçok aldanmış insanı İslamiyetin zalim bir din olduğu zanlından kurtarmak lazımdır. Böyle yanlış sözlerin hiçbir vesikası yoktur. Papalığın vahşet ve yamyamlık derecesine varan işkenceleri yanında Müslümanların gayrimüslimlere karşı davranışları ağzı süt kokan çocuğu kadar yumuşak olmuştur.”

Kur’an hakkında bunları yazan ve yaşayan bu insaflı ilim adamı bütün bu hakikatlere rağmen imana gelmekte mütereddit davranmaktaydı. Ta ki, Mekke’nin fethinden sonra Hz peygamberin o muhteşem davranışını gördükten sonra secdeye kapanmak zorunda kalmıştır. Çünkü Hz Muhammed’in (asm) canına kast eden bütün düşmanlarını affettikten sonra, istikrar ve istikametini asla kaybetmeden tekrar Medine’ye dönüp hasır üzerinde yaşamaya devam etmesi, saltanata özenmemesi ona hidayeti getirmiştir.

İşte Hz Muhammed’in (ASM) Kur’an ahlâkı, adaleti, insanlığı, istikrarı, dürüstlüğü ve doğruluğu!

Biz müslümanlara ve ona inanlara düşen Kur’an emri olan: "Eğer Allah’a muhabbetiniz varsa, Habibullaha ittiba edilecek. İttiba edilmezse, netice veriyor ki: Allah’a muhabbetiniz yoktur." Ayetine tam kulak vererek Habibullahın Sünnet-i Seniyesine uymaktır. Evet Cenab-ı Hakk'a iman eden, elbette ona itaat edecek. Ve itaat yolları içinde en makbulü ve en müstakimi ve en kısası, şüphesiz Habibullahın gösterdiği ve tâkib ettiği yoldur.  (Bediüzzaman, Lemalar, Sh. 52)

Çünkü, Hz Muhammed (asm) Bir bürhan-ı Haktır.

Bir hakikat güneşidir.

Hidayet güneşidir.

Saadet vesilesidir.

Kalplerin sevgilisidir.

Akılların muallimi ve öğreticisidir

Nefislerin terbiyecisidir.

Ruhların sultanıdır.

O’nun gelişiyle vahşet ve cehalet karanlıkları aydınlanmıştır.

Kâinata nur ve saadet gelmiştir.

O’nun “makam-ı mahmûd”u İlâhîdir.

Resul-i Zîşâna (a.s.m.) okunan salâvat-ı şerife ilâhi sofraya edilen bir dâvettir. Bu davete icabet etmek gerek.

EY RABBİMİZ!

Bizleri senin yolundan ve dininden, habibinin de sünnetinden, ahlâkından ve tatbikatından ayırma amin. Kainatın sebebi vücudu olan Efendimizin  dünyamızı şereflendiren bu anlamlı günlerinde bizlere affınla muamele eyle. Vatanımızı, milletimizi, ve tüm inanları asrın dehşetinden, belâ ve musibetlerden muhafaza eyle Amin!      NEJAT EREN ANTALYA -