"GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER." 

'GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER

“GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER.”

GÜNDOĞMUŞUN GEÇMİŞİ HAKKINDA ZÜHTÜ OKUDAN HATIRALAR   (3)

Bu hafta da Gündoğmuş’umuzun geçmişteki değerli hatıralarını çok kıymetli Okur sülalesinin çok önemli isimlerinden merhum Rahmetli Zühtü Okur’dan 16 Ağustos 2000 Tarihinde Güzle’nin Bük mevkiindeki evlerinde aldığımız canlı hatıralarının çözümüne devam edelim.

“Soru; bir de Köylüini diye hemen kazanın batı kıyısında bir mağara var buraya yerleşen ilk insanların ilk önce o mağaraya yerleş daha sonra oradan çıkarak şimdiki kazanın yerine yerleştikleri söylentisi var. Hatta bu mağaranın doğu kısmına da Mahreç yani Arapça çıkış denen kelime olarak bu ad verilmiş, bu konuda ne söylüyorsunuz?  Topal Muhtar denen Halil Erdal bunu böyle söylüyordu  bu konuda bir bilginiz var mı?”
“Cevap: Bu fikrin pek tutarlılığı yok. Bu öyle söylenmiş delili olmayan bir söylentidir.
Eksere ismi resmi kayıtlara peltekse değil de Osmanlıca; “sin” olarak geçmiş. “sin” harfi ile yazılmış Buda kırık manasına gelen bir kelime. Bu konularda elimizde kesin deliller ve bilgiler yok bunlar hep halktan insandan insana geçen rivayetlerden ibaret.”
“Bahsettiğimiz zamanda buralarda başlıca geçim kaynağı; koyun ve keçi gibi hayvancılık. Ve bahçelerden elde edilen meyve sebze gibi yiyecekler. Resmi mülki bağlantı olarak ta Alanya’ya bağlı Eksere köyü olarak kayıtlarda görünüyor.”
“1870 yıllarında, Osmanlı zamanında, şimdiki Akseki; eski ismi -“marolya”- kaza oluyor ve Konya’ya bağlanıyor. O sırada Antalya mali mülkü tasarrufta “liva”; kazayla sancak arasında bir idare şekliyle idare ediliyor.”

“Başka önemli bir nokta: Önceden Manavgat köy Kızılot, nahiye.”
“1917’de Manavgat kaza oluyor.”
“Yalnız burada önemli bir konu var. Şimdi Gündoğmuş’a bağlı olan senir köyü o zaman nahiye. Senir beyleri yaptıkları bir iyilikten dolayı padişahtan ferman almışlar. Bu, Padişah Fermanında da; “Senir icrayı hükümet edebilir; yani hükümet gibi tasarrufta bulunabilirler!” diye padişahtan bir ferman almışlar.”
“Soru: Senir köyü mü bu fermanı almış?”
“Cevap: Evet Senir ’deki beyler; hacı Abdullah bey, Hacı ali bey ve buna benzer diğer isimler bu fermanı almışlar padişahtan. Yani tam bir hükümet gibi icra etme selâhiyeti almışlar padişahtan!  Bu bakımdan Senir köyü o zaman nahiye ve fermanlı önemli bir köy konumunda. Resmen Senir nahiyesi teşekkül ettirilmiş. Şimdiki Manavgat’a bağlı Kızılot ta nahiye, fakat senire bağlı bir nahiye.
Kızılot’un o zamanki adı;  Alara Çayı’nın doğusuna verilen isimle anılıyor: Turşanba! Turşanba o muhitin adı. Aslında Turşanba, Farsça bir kelime; Düşenbi. İkinci şehir anlamına geliyor. Yani birinci şehir Senir, ikinci şehir Kızılot yani Düşenbi; Birinci değil, ikinci şehir.”

“Ben Akseki’ye gittiğimde oradaki resmi kayıtlarda bunları oradaki resmi kayıtlarda gördüm. Resmi kayıtlara da aynen şu Osmanlıca ifade yer alıyor, Kızılot için; “SENİR ba Düşenbi” diye geçer. Yani Senir’e bağlı Düşenbi nahiyesi demek.  Bunlar hala Akseki’deki tapu kayıtlarında mevcuttur. Kızılot lağvolduktan sonra Manavgat’taki kayıtları Akseki’ye gönderdiler.
Manavgat kaza olunca babam Manavgat’a tayin oldu Kızılot’u da eski ismi Sülles, olan Güzelsu’ya bağlıyorlar.”
“Bundan önce Senir köyü de, Eksere köyü de Kızılot ta Alanya’ya bağlıydı. 1917’de Manavgat kaza olunca, Kızılot, Senir, Eksere, Alanya’dan ayrılıyor ve Akseki’ye bağlı, Sülles, şimdiki Güzelsu nahiye yapılıyor ve bu üç kayıtları Alanya’dan alınıyor Mülkiye teşkilattan dolayı hepsi. Akseki’ye bağlı Sülles Nahiyesine bağlanıyor.”
“Daha önce de belirttiğimiz gibi o sırada buradaki halkın yani Eksere köyünde halkın geçimi yetiştirdikleri; ceviz, badem, incir, pekmez gibi mahsullerdi. Bunları hayvan sırtında Manavgat,  Serik ilçelerindeki köylere gidip zahire, yani buğdaya değiştirip o şekilde hayatlarını devam ettiriyorlardı.”

“Yazın da yaylada hayvancılık vardı. O sırada peynir pek revaçta değildi. Fakat çökelek yapılıyordu sütten, böylece hayvancılıkta bir nebze geçim kaynağı idi.”
“Yaz aylarında bu ticari alış veriş ve değişim yaylalardan, Konya’nın bozkır ilçesine giderek yapılıyordu.  Yani Eksere köyünde yetiştirilen mahsuller, hayvan sırtında yazları dağlardan aşarak Bozkır kazasını götürülüyor, oradan zahire buğday gibi ihtiyaçlar devşirilerek geri getiriliyordu.”
“Eksere köyü kaza oluncaya kadar aynı şekilde bu yaşayış hayata devam etti tabi kaza olunca yaşayış tarzı değişti.”

Gelecek hafta bu tarihi hatıralara kaldığımız yerden devam edelim inşallah.    NEJAT EREN ANTALYA