"GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER." ALÇAK GÖNÜLLÜLÜK TEVAZU VE MAHVİYETLA YAŞAMA

Yaşadığımız bu zaman ve asır kudsî kaynaklarda; 'Helâket ve felaket asrı' olarak tarif edilmektedir

Yaşadığımız bu zaman ve asır kudsî kaynaklarda; “Helâket ve felaket asrı” olarak tarif edilmektedir. Bu asrın en öne çıkan özelliklerinden bir tanesi de “Egonun, enaniyetin. “Bencilliğin” tavan yapıp öne çıkmasıdır. Bu alanda ölçünün kaçtığı bir gerçekle karşı karşıyayız. Toplumun genel yapısı, dünyanın şartları bize bunu diyor. Bu bir problemse ki; öyledir. O zaman çözüm aranmalıdır.
Çözüm insanlığın, hele de Müslümanların, yani bizlerin sakinliğe, mutedil olması, tevazu ve alçak gönüllü bir hayatı hedefleyip yaşamamızdadır. Sakin ve mutedil davranışlarla birbirimizi anlamaya ve medenice bu dünyayı ve Allah’ın dünyada verdiği bunca nimet ve hakları paylaşmaya ihtiyacımız var.
Toplum hayatı için; kavramların, tariflerin yerli yerinde kullanılması ve yaşanması önemlidir. Çözümleri şaşmayan kaynaklardan alma başka önemli bir konu başlığıdır. Müslümanlar olarak elimizde Kur’an gibi İlahî bir kaynak var. Kur’an hükümlerinin problemin çözümündeki rehberliğini kavrayacak ve bilip, bildirecek ve neticede bu bilgilere itimat edecek inanç ve irade beyanına ihtiyaç var.
Bu da her bir ferdin gayreti ile ihtisas ehli uzmanların tecrübe ve eğitimine bağlıdır. Bu tespit ve hükümlerin insanlar tarafından gerekliliğine inanılması ve buna uygun bir iklim ve anlayışın doğup ona göre hareket edilmesi büyük öneme haizdir. Bu enaniyet asrında, akıl sahiplerine düşen görev ise “tevazu ve mahviyeti” yakalamaktır. Akıllı ve inançlı bir kimsenin; enaniyetten, gururdan, benlikten, egolardan sıyrılıp İslâmi esaslara uyması çok önemlidir.
İsimsiz kahramanların anayurdu olan bu topraklarda kudsi değerlerini, vatanını, milletini, tarihini ecdadını seven mantıklı kimselere düşen, fedakâr ve cefakârca bazı benlik duygularından sıyrılmaktır.
Bu cennet vatanda yaşayan herkesin en önemli görevlerinden birisi; birbirine himmet ve yardım etmektir.
Mütevazılık bu güzel vatan, bu şerefli tarih ve ecdadın mirası ve davasının özüdür. Övgünün bir beklenti halini aldığı böyle bir zamanda: şahsî ihtirasları, itirazları bırakıp, yiğitçe manevi değerlere yönelip sahip çıkmak ayrı bir fazilettir. Bu milletin tarihi; değil bu memleket, belki bütün insanlığa gerçek bir “Rol Model” olacak nice şahsiyetlerin unutulmaz hatıralarının arşiv belgeleriyle doludur.
Haksız ve ağır tenkitlere kaşı mukabele tarzı kırıcı tutumlar değil, akıl, mantık süzgecindeki ikna ve irşad yoludur.
Gerçek kardeşliğin ve tevazuun beyanı ve tatbikindeki güzellik: “kahraman kardeşlerin ve dostların birbirine olan ziyade saygı ve samimiyetidir. Kırılmak, küsmek, kırıp dökmek, kamplaştırmak, ötekileştirmek ve çözümsüzlük üretmek değildir.
Yapılan iyiliğe karşı tevazuun zirve noktası olan: samimi dostlara karşı ölünceye kadar sadakat ve halisane bir duruş ve samimane dostluk çizgisinde istikametle devam etmektir.
Allah’a gerçek kul olmanın sadeliğini, şeffaflığını ve samimiyetini gösteren mütevazılığın zirve noktası, her şeye rağmen sadakati noksanlaştırmak değil aksine daha ziyade bağları sıklaştırmaktır.
Allah’a tevekkül ile O’na kul olmanın harika bir yolu ise manevi bir istiğfar olan kusurunu bilmektir.
“Büyük Görünme” ve böbürlenme sevdası aslında küçüklüğün ve çifte enaniyetin göstergesidir.
Muhalefet edenlere iltifatla, medenice bir tavır almak, demokratlığın, medeniyetin ve inceliğin ve büyüklüğün alametidir. Yanlışlara karşı, damara dokunmadan ikaz etmek makuliyet ve olgunluğun alâmetidir.
Hak ve hakikati, nefsin gurur ve enâniyetine tercih etme fazileti asrın hastalığına güzel bir ilaçtır. Güzel, söylemek, güzeli duymak, güzeli görmek sağlam bir inanç ve iradenin ürünüdür. Çünkü; “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır.”
Şahıs yerine, “şahsı manevi” ve sistem, prensip bazında hareket etmek ehemmiyeti yoktur! Kendini ileri atmak, kendini pazarlamaya çalışmak, kendini gösterme hevesi ayrı ve zararlı bir hastalıktır.
Benliğini saklayıp, Hakkı öne çıkaran: “Davula benzeyen; “uzaktan sesi iyi gelir, yakında boş görünür.” Tevazuun zirve noktasıdır!
Benlik ve gurura sebeb olan şeylerden çekinmek gerek. Tevazu, mahviyet ve terk-i enaniyet, bu zamanda ehl-i hakikate çok lazımdır.
Çünkü bu asırda en büyük tehlike benlikten ve kendini beğenmekten ileri geldiğini unutmamak lazım. Ehli hak ve hakikat, mahviyetkarane daima kusurunu görerek ve nefsini suçlayarak örnek olabilir. Yoksa başkalarını suçlamak ne akıl karıdır ne de çözüm üretir.
Bu ağır şartlar içinde kahramancasına imanını, iradesini, kişiliğini ve kulluğunu muhafaza etmek, büyük bir makamdır.” Hakikati ve anlayışla yaşayabilmek büyük bir bahtiyarlıktır.
Kibir, enaniyet, gurur, bencillik, ego, kendini beğenmişlikten uzak, tevazu, mahviyet, alçak gönüllükle hayat boyu devam etmek dua ve temennisiyle.