HAYAT ÜZÜLMEYECEK KADAR DEĞERLİ VE KISA

HAYAT ÜZÜLMEYECEK KADAR DEĞERLİ VE KISA    Hayatta bazen anlam veremeyeceğiniz zamanlar yaşanır

HAYAT ÜZÜLMEYECEK KADAR DEĞERLİ VE KISA

   Hayatta bazen anlam veremeyeceğiniz zamanlar yaşanır. Bir türlü bir kalıba sığdıramazsınız. Hiçbir kelime üstlenmek istemez o boşluğun doldurulamaz manasını. Ama tabiri her lisanda birdir.
Ölüm...



   Lisanda hafif, telaffuzda sancılı, hissiyatta ta kendisi..
Bu gün, yaşadığım çevrede bir amca tattı bu gerçeği. Kim bilir belki sabah kalkıp doldurduğu çay bardağı öylece soğudu.
Ya da gece içmek için su doldurduğu su bardağı hala tezgahın üzerinde, akşam yatarken kapattığı televizyonun kumandası öylece duruyor kanepenin üzerinde. Belki de ay sonunu bekliyordu. Maaşını alıp gidip bir lokantaya en sevdiği yemeği yemek için. Belki de baş ucunda sehpanın üzerindeki üç yıl önce kaybettiği eşinin fotoğrafına son kez bakıyordu, belkide bakarken bir damla yaş süzüldü göz pınarlarından. Acaba aklında ne vardı ertesi gün yapacaklarımı yoksa yıllar önce kaybettiği eşinin sureti mi?

Hangisinde saklıydı yaşamın gerçek yüzü...
Gündelik telâşlar mı, yoksa ömürlük bir sima mı? Artık bir daha bahar gelmeyecek artık, evinin önünü bir daha ekip dikemeyecek artık, tüm çay bardakları buz gibi olacak ve bir daha o dudaklara değemeyecek artık, tüm sonralar şimdiler maziler bir avuç toprağa gömülüp gidecek.. Zaman, akıp gitsede ölüm gerçeği hep peşimizde olacak. Ertelediklerimiz, yarım bıraktığımız işler, yapmak zorunda olduklarımız.. Bunlar hiç bitmeyecek taki zamanda nefeste bitene kadar, 'taki son elveda bir avuç toprakla üzerimize düşene kadar.

Daha kaç defa ertelemeliyiz yapmak istediklemizi, daha kaç kişiye sevdiğimiz söylemek yerine susmalıyız, daha kaç ömür harcamalıyız mutlu olmak, durup dururken gülmek için. İlla bir sebep mi olmalı gülümsemek için sırf etrafımızdaki insanlar niye gülüyorsun dediklerinde afilli bir cevap mı vermeliyiz? Hayata gülüyorum, diyemez miyiz. Böyle bir hakkımız yok mu ? Kim aldı bizim içimizdeki heyecanımızı, kim söndürdü kahkahalarımızdaki sokak lambalarımızı, kim aldı elimizden en sevdiğimiz oyuncağımızı, kim bitirdi hayata dair hislerimizi..?
Bize bizden başka kim duvar ördü. Aynada gördüğümüz suretten başka kim ne yaptı bize.?
Hayata bakmasını biliyorsan hele bakıp sahip oldukların ile yetinmesini mutlu olmasını, güneşin sıcaklığını hissedebiliyorsan yağmurdan sonra ki toprağın ferahlığını daha ne gerekiyor ki huzur dolu yaşamak için? Yüksek mertebeler mi mutlu edecek seni yada afilli elbiseler havalı bir araba yada koskoca bir köşk... Maneviyatını bu maddiyat ile tok tutabilecek misin? Ne paranın hükmü vardır nede onunla sahip olunan eşyaların. Hüküm bir annenin yavrum diye seslenmesi bir kız çocuğunun babacığım diye boynuna sarılması bir dedenin içtenlikle ellerinin öpülmesinde. Hiçbir şey için üzülmeye değer mi ?


 


Biliyorum, ki bizim kalbimiz her şeye yeter, her mutluluğa müsait. Sahip olduklarımız, olamadıklarımız duvar örmesin mutluluğunuza. Her an her yerde gülmeyi yüreğinizden düşürmeyin. Sizi üzen ne varsa hepsini bir torbaya sıkıştırıp çöpe atın, atamıyorsanız içinize de atmayın. Mutlu olarak, sizi mutsuz eden her şeye içindeki sevgiyle cevap verin, kendinizden ödün vermeden onlara yol verin. Unutmayın siz bu hayata bir kere geliyorsunuz ve hayat üzüntülerle geçirilmeyecek kadar değerli. Usta şair Cemal Süreyya’ da ne güzel demiş "Hayat kısa kuşlar uçuyor " .
Hayatınızdaki mutluluk kuşu hiç eksilmesin yüreğinizdeki pencereden...

Haftaya görüşmek üzere.
Hoşça kalın...