HAYATA VE OLAYLARA MÜSPET PENCEREDEN BAKABİLMEK.

HAYATA VE OLAYLARA MÜSPET PENCEREDEN BAKABİLMEK

HAYATA VE OLAYLARA MÜSPET PENCEREDEN BAKABİLMEK.

              Dağlarvari hadiselerin ortasında, böyle bir “Helâket, felâket asrında” ölçü ve dengeleri muhafaza edip ayakta kalabilmek kolay değil. Materyalist ve menfi batı felsefesinin insanlığı sadece dünya hayatı yaşama odaklı hayat görüşü insanlığı çıkmazlar dehlizlerine sürüklemeye devam ediyor. Bu vahşice düşüncelerin yaşandığı bir zamanda manevi zırha sahip olmak büyük bir nimettir. Sonsuz şükür gerektirir.   

              Sağlıklı ve düzenli bir hayat yaşamak için, hayatı ve olayları doğru algılayıp yorumlamak önemli. Ruh ve beden sağlığı açısından dengeli ve uyumlu bir hayat çizgisi olması lâzım. Kâinatta geçerli olan; İlâhî Kanunlara uyma aklın gereğidir, saadete giden yoldur. Aksi takdirde,

Tembellikle tevekkülü karıştırılır. Faaliyet ve gayret olmadan yapılan tevekkül âlemdeki sebeblere, kâinattaki İlâhî nizama uymamaktır. Allah’ın arzularına karşı da inat ve cahilliktir.

Büyük ve önemli işlerde yalnız kusurları gören, cerbezeyle hem aldanır, hem de aldatır.

              Bazan şiddetli muhabbet düşmanlığa dönüşebildiğinden, ifrat ve tefritten kaçınmak gerek.  

Büyüklerdeki fazilet ölçüsü, alçakgönüllülüktür. Baskı ve tahakküm değildir. 

İnsani münasebetlerde; cehalet, inat, garaz, intikam, taklit, gevezeliğe yer verilmemelidir.

              İnsana yapılan istibtad ve baskı bulaşıcı hastalığın kaynağıdır. Geçit verilmemelidir. 

              Doğruluğun her alanda hayat düsturu edilmesi, dünya ve ahiret saadetinin kaynağıdır.

İnsanî hatalar aradaki perdeleri yırtarak düzelmez. Bazı fenalıklar perde yırtılmazsa sınırlı kalır. Hata sahibi utanma hissiyle kendisini ıslaha çalışabilir.

 “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen güzel rüyaName=HAŞİYE7; HotwordStyle=BookDefault;  görür, güzel rüya gören hayatından lezzet alır” hakikatini bir hayat düstur etmek büyük bir kazançtır. 

              İman, insanda mânevî bir yasakçıdır. Günah ve tahribatın önlenmesinde vücudun siperidir. 

İnsandaki gurur ve enaniyet huzursuzluğun kaynağıdır. Hep kendinin haklı olduğunu iddia ve savunması, ciddi bir psikolojik rahatsızlığın eseridir. 

Gönül ve toplum dünyalarında, Düşmanlık, kin ve haset rüzgârları değil, sevgi ve muhabbet serinlikleri esmeli! 

Birisinin kusur ve kabahatini göstermek, o kişiyi tembellikten kurtarmak için olursa faydalıdır. 

Muhabbet, uhuvvet, sevgi, İslâmiyetin mizacıdır, rabıtası ve bağıdır. Bunu yaşatmak gerek.

Şark insanın manevi özelliği; kalplerde hissin ve dinin hâkim olmasıdır. Batı insanının özelliği ise felsefe ve fen odaklı bir hayat tarzıdır. Müslümanların kalkınma ve ilerlemesi, dinî hislerle mümkündür.

              Kim, nerde, ne zaman olursa olsun: Zâlimlere, diktatörlere ve baskılara karşı gelmek, dalkavukluk etmemek, mazlum ve masumları da zelil etmemek İslâm ahlâkının faziletidir. 

Her türlü değerlendirmelerde toptancılık yapmadan, iyiliği kötülüğe üstün olanların takdire lâyık olduğunu unutmamak lazım. “Sevâbı hatâsına üstün olanlar mağfiret ve affa müstahak olurlar.” Bediüzzaman.  

Kâinatın yaratılışında asıl maksat; Allah’ın irade ve arzusu; hayır, hüsün, güzelliktir. Şer, çirkinlik ve fenalıklar asıl değil kıyaslamak için dolaylı birer ölçüdür.   

Yeis,  ümitsizlik, acizlik ve yetersizliğin göstergesidir. Bütün iyiliklerin zıddı yeistir. 

              Zaman, doğru bir çizgi üzerine hareket etmediği için, başlangıç ve sonu birbirinden uzaklaşmaz. Bu açıdan; geçmişte ileride olan insan ve toplumlar şimdi geride, mazide geride olanlar şimdi ileride olabilir. Her kışın sonu bahar, her gecenin sonu sabahtır.

              İslâm güneşiyle, İnsanlık sonunda bir sabaha, bahara kavuşacaktır. İnşaallah dünyanın tam bir barışı ve hakikî medeniyeti görmeyi rahmet-i İlâhiyeden bekleyebiliriz.”

              Cenabı Hak rızası dairesinde doğruların hep yanında, yanlışlıkların, tahribatın, günah ve çirkinliklerin de hep uzağında tutması dilek ve temennisiyle. 31.10 .2020 NEJAT EREN GÜZLE GÜNDOĞMUŞ ANTALYA