HAYVAN DERKEN?

HAYVAN DERKEN? Canımızı gerçekten yakan ya da insanlığa aykırı davranışlarda bulunan insanları tasvir etmek için genelde kullanırız bu kelimeyi

HAYVAN DERKEN?

Canımızı gerçekten yakan ya da insanlığa aykırı davranışlarda bulunan insanları tasvir etmek için genelde kullanırız bu kelimeyi. Ama bazı sözde insanlar için bu kelimeyi kullanmak, gerçekte bu ırktan olan canlılar için büyük bir hakarettir. Evet, anladığınız üzere hayvanlardan bahsediyorum. Dünya da yaşayan canlılardan olan hayvanlar birçoğumuz için oldukça önemli bir yere sahip ama maalesef azımsanamayacak kadar büyük bir topluluk için de egolarını tatmin ettikleri varlıklar. Bu iki kesim arasında ciddi bir uçurum var. Her şey gibi bunun da ortasını bulamayan insanoğlu gün geçtikçe bu konuda daha keskin bir ayrıma doğru sürükleniyor. Demem o ki bir kesim evcilleştirdiği kedisine ona özel tırnak makası alırken, bir kesim insan dışı varlıklar onlara tecavüz ediyor. Evet bu uçurum bize çok şeyi gösteriyor. Neden bir şeylerin ortasını hiç bulamıyoruz ki biz millet olarak? Öncelikle kendimizin insan olduğunu hatırlamamız lazım arkadaşlar. Biz Allah tarafından akıl bahşedilmiş, düşünebilen varlıklar olarak aslında onlara nasıl davranmamız gerektiğini biliyor olmamız lazım. Ama bazı kendini bilmez insan dışı varlıklar onlara sanki canları yokmuş gibi davranıyor. Sırf cevap veremiyor,karşılık veremiyor diye aciz bir varlığa eziyet etmek ne kadar insanlık dışı. Bu tür varlıkların toplumdan kesinlikle izole edilmesi gerekiyor. Ben kedinin kuyruğunu kesip bunu övünerek anlatan bir insanın sosyalleşerek topluma kazandırılabileceğine falan inanmıyorum. Bir canlıya bile isteye eziyet eden birinin insani duygularından yoksun olduğuna inanıyorum. Tecavüz her şartta ve koşulda affedilemez ve normalleştirilemez bir olguyken, bir köpeğe tecavüz eden birini düşünce olarak bile idrak edemiyorum. Çok merak ediyorum ‘kırmızı ruj sürdü tahrik oldum, bende tecavüz ettim kıza’ diyorsun ya hani köpek için ne diyeceksin ‘kılları ahenkle dans ediyordu kendimi alamadım’ mı? Gerçekten lanetleniyorum ve bu tarz varlıkları insan kategorisine bile koyamıyorum. Sonra diğer bir olay develer ya da eşekler. Çok fazla yük ya da insan taşırlar. Özellikle develer turistlik mekanların vazgeçilmezidir ama yaşlandıklarında sahipleri tarafından terk edilirler. Artık işine yaramıyorsa ona bakmaya ya da bakılabilecek bir yere götürmeye gerek yoktur çünkü. Benim çok canımı sıkan konulardan biride fayton meselesidir. Çok özgür bir ruha sahip olan atlar uysallaştırıp gelinlik kız misali süslenip püslenip arkasında kendinden daha süslü oturma alanlarıyla beraber şehrin içinde bir o yana bir diğer yana kırbaç yiyerek tur atıyor. Sebep? Binmeyi verin, o kıyamadığız tatlı ayaklarınız bir adım atsın olmaz mı? Biz insanlar olarak kendi maddi ama sadece maddi çıkarlarımız için o hayvancıklara ne kadar acımasızca davranıyoruz. Sesi çıkmıyor diye kendimizde bunu hak sayıyoruz. Onların doğal yaşamına girip her yeri beton yaptığımız için, onlara bir yaşam alanı bırakmıyoruz. Bunu bırakmadığımız gibi buralar bizim dediğimizden lütfedip şehirlerimize bir hayvanat bahçesi yapıyoruz. Oysa ki Rabbim der ki ‘ hayvanlar benim sessiz kullarımdır, şimdi zulme susuyorlar ama hesap günü konuşacaklar’ düşündüğümüz zaman ne kadar anlamlı değil mi? Ve onların konuştuğu taraf yani hesap gününün olduğu taraf bek öyle iyi niyet göstergesine bakan bir taraf değil. Gerçekten onlar için de adaletin olduğu bir taraf. Çok zor değil kedi- köpek görünce onları korkutup zarar vermek yerine başlarını okşayın. Evet korkabilirsiz evet belki gerçekten kıldır tüydür huylanıyor olabilirsiniz ama bu hayvanlara zarar verme hakkını vermez size. Özellikle sokak havanları için yaklaşan yaz aylarında dışarılara bırakılan su kaplarının içerisine su doldursak ne kadar da anlamlı olur. Çünkü size bir sır daha o kaplar siz sigara izmarit atın diye konulmadı,hayvanların su içebilmesi için konuldu. Gücünüz yettiğince mama alıp bakmaya çalışsak çok güzel olmaz mı ? Durumunuz olmaya da bilir mama almak zorunda da değilsiniz ama en azından bir kap su koymak çok gelmez size. Ya da en kötü ihtimal zarar vermeden yanından geçip gitmekte çok zorlu bir süreç değil. İmkanımız varsa bir hayvana bakmakta çok zor değil. Mesela balıklar. Benim bakımını üstlendiğim tek hayvandı kendileriJ küçükken annem almıştı güzel birde akvaryumla. Edi ve Büdü koymuştuk isimlerini,biri kardeşimin biri benimdi. Uzun seneler bizimle yaşadılar. Bakımlarına oldukça özenmemize rağmen ikisi de öldü. Çocuk aklımızla cenaze töreni düzenlemiştik balıklara. Çubuktan yapılan mezar başı bile vardı. Uzun süre suladım mezarını her gün dua okurduk başında. Sonra da hiç balık beslemedim. O zaman ki duygularımızı hatırlıyorum da ne kadar masumduk. Ne kadar temiz duyulardı onlar. Şimdi bile isteye zarar verenleri görünce inanmakta zorluk çekiyorum haliyle. Lütfen daha dikkatli olalım. Daha duyarlı olalım. Onların da bir cana sahip olduğunu unutmayalım. Ve lütfen kızdığımız hakaret etmek istediğimiz insanları anlatırken ‘hayvan gibi’ kelimesini kullanmayalım. Çünkü hayvan gibi olamayan ve asla olamayacak olan sözde insanlarla dolu çevremiz. Merhametle kalın J