İNTERNETİ HAFİFE ALMA EVİN SALONU GİBİ'DE KULLANMA

İNTERNETİ HAFİFE ALMA EVİN SALONU GİBİ'DE KULLANMA Bu sefer ki bölümde bir gerçeği vurgulamak istiyorum

İNTERNETİ HAFİFE ALMA EVİN SALONU GİBİ’DE KULLANMA

Bu sefer ki bölümde bir gerçeği vurgulamak istiyorum. Hayatımız bilgisayar ve internet çağında geçiyor. İlk bilgisayar otuz ton ağırlıklı yüz atmış beş metre karelik bir odayı kaplayan elektronik bir buluştu. Şuan hemen hemen hepimizin cebini kaplayan sözde akıllı bir cihaz. Şimdi dönüp bakıyorum da dünya cebimizde. Her bilgiye anında tek tuşla ulaşabiliyoruz. Tabi ulaştığımız bilgilerin doğrulup payı tartışılır.

            Her anı fotoğraflayıp paylaşabiliyoruz. Artık küçücük çocuklar bile tamda sokakta özgürce dokuz kremit, beştaş, çelik çomak oynamak yerine kendilerine sanal oyunlarla yeni bir dünya kuruyorlar. Sosyal medya bir nevi evimiz oluyor. Yüz yüze iletişim kurup samimiyetle dokunmuyoruz yüreklere. Sımsıcak selamlaşmanın yerine, buz gibi beğeniler, etiketlenmeler, emojiler aldı. Yoksunuz gerçeklikten her şey bir sahtelik çevresinde gelişiyor. Duygularımızı, geleceğe dair hayallerimizi, geçmiş tecrübelerimizi, daha da olası birçok özelimizi paylaşıyoruz. Sanal bir ortamda yuvarlanıp gidiyoruz.

            Lakin… Unutuyoruz, en başta yaşamayı, yüz yüze iletişimin gerçekliğini, sıcaklığını, hayatı hissedebilmeyi. Eksik yaşıyoruz, eksik seviyoruz günbegün yitiriyoruz hislerimizi. Sözüm sosyal medyayı ve interneti abartarak kullananlara, sınırında aklı başında kullananlara diyeceğim bir şey yok elbette. Yeri geliyor canımız sıkılıyor, canımızın sıkıntısından bir fotoğraf yükleyiveriyoruz hemencecik. Bir arkadaşımızın paylaştığı durumu beğenmesek bile gayri ihtiyari alışkanlık olmuş elimiz gidiveriyor beğeni tuşuna. Hay di şu siteyi takip edeyim, şu kişi bana arkadaşlık isteği göndermiş, çevrem geniş olsun, beğenim artsın kabul edeyim, bu kız veya bu adam bur da şöyle çıkmış, yoruma şöyle yazıvereyim derken hopp bir bakıyoruz yanı başımızda oturan kişi ile bile mesajlaşır duruma gelmişiz… Kemal Sunal’ın bir filmi vardı adı şimdi gelmedi aklıma filmde Kemal Sunal tuvalete gazete ile gidiyor ve bir saat nerdeyse çıkmıyor halinden gayet memnun. Şimdilerde telefonu eline alan çıkmıyor… Acaba bu kadar küçülmeseydi bu cihazlar ne yapardı bu insanlık. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyor her şey sosyal medyada anında yerini buluyor tek tuşla.

            Bu ne bicim yaşamak diyor içimdeki Oğuz Atay. Bir durun, sakin olun, bahar geldi, yazda gelecek sonrası sonbahar mevsimler, aylar, yıllar böyle geçecek… Etmeyin aziz insanlar! Evinizin salonu haline getirmeyin bu internet camiasını, sosyal medya mecralarını. Unutmayın geriye duygusuzca paylaşımlarınız değil; hissettikleriniz kalacak hatırlamak için. Az insan olsun hayatınızda ama gerçek samimi insanlar, korkmadan sıkılmadan derdinizi paylaşıp sıkıca sarılabileceğiniz dostluklarınız olsun tebessüm ile birbirinize mukabele ettiğiniz. Size ait zamanlarınız olsun hissederek yaşadığınız. Çevreyi keşfedin mesela, kuşlar kanat çırparken durun izleyin, soğuyan şeyler çay olsun, kahve olsun ama içinizdeki insancıl duygularınız olmasın. Bir mesaj atmak, beğeni yapmak yerine ansızın karşısına çıkın hadi sana bir kahve ısmarlayayım deyin ve mimiklerindeki sevinci alın koyun yüreğinizin ortasına. Bilgi sahibi olun, interneti okumak, izlemek ve düşünceleriniz genişletmek için kullanın. Karşıt fikirlere saygı duymayı öğrenin, insanı insanda tanımaya çalışın ön yargı duvarları örmeden.

Gerçek dünyaya dönün zaman zaman… Hayatın karmaşasına kapılırken elimizde değil de çoğu zaman çantamızda, cebimizde dursun bu küçük cihaz siz yaşamaya odaklanın… Şarjı mı bitecek bırakın bitsin, beğenin mi düşecek bırak düşsün ne olmuş yani ömür bile tükenirken bunlar için hayıflanmayı bırakın…Gerçeklik çerçevesinde, gösterişten uzak, insanların gözüne sokmadan, hiç kimseyi kırıp üzmeden, abartmadan gerçek dünyadaki paylaşma erdemine zeval vermeden kulanın yerinde ve kararında. Sadece fotoğraflarınızı değil; sevginizi, merhametinizi, masum hislerinizi de paylaşın öz ama gerçek.

Uzun lafın kısası sevgili dostlar hayatınızın bir parçası olsun ama sakın hayatınızın  taa kendisi olmasın. Paylaştıkça çoğalan tek şey sevgidir. Hiçbir bilgi, hiçbir video, hiçbir fotoğraf yürekten göz göze bakarak söylenen bir sevgi cümlesi kadar değere sahip olamaz.

HOŞÇAKALIN…