İSLÂM'IN EKONOMİK HAYATA GETİRDİĞİ TİCARİ VE AHLÂKİ PRENSİPLER

İSLÂM'IN EKONOMİK HAYATA GETİRDİĞİ TİCARİ VE AHLÂKİ PRENSİPLER   Kıymetli Okurlarımız! Bu haftaki makalemizde birazda ticaret hayatımıza değinelim istedik

İSLÂM’IN EKONOMİK HAYATA GETİRDİĞİ TİCARİ VE AHLÂKİ PRENSİPLER

 

Kıymetli Okurlarımız!

Bu haftaki makalemizde birazda ticaret hayatımıza değinelim istedik. İslamın bu konuya bakışı nasıldır, ticari hayatımız nasıl olmalıdır ve bu gün alışageldiğimiz metotlarla, İslam’ın istediği ticari sistem uyuşuyor mu bu konuya kısaca ışık tutmak istiyoruz.

İslam’da ibadetler yalnızca namazla, oruçla sınırlı değildir. Yüce Allah’ın hoşnut ve razı olduğu bütün söz, fiil ve davranışlar geniş anlamda ibadet kapsamındadır. Bu bağlamda, kişinin yoldan bir taşı kaldırması veya yoldaki bir çukuru onarması, yükünü sırtına alamayan birisine destek vermesi, araca binemeyen hasta, yaşlı ve özürlülere yardımcı olması ibadet olduğu gibi; kazancını helâl yoldan elde etmesi, İslâmî prensiplere uygun olarak ticarî ve iktisadî davranışlarda bulunması, iş ve icraat yapması[1] da ibadettir. Kısaca hayatın bütün alanlarını geniş anlamda ibadet kapsamına alan İslam; ticareti de ibadet olarak değerlendirmiş; bunun gerçekleşmesi için ticari hayatta uyulması gerekli ahlaki prensipler getirmiştir.

İslam’ın ticari hayatta istediği prensiplere kısaca göz atalım:  ‘’

1- Müşteriyi Aldatmamak:

Tacir, dürüstlüğü ve doğru sözlülüğü ile müşteriye güven vermelidir. Rasulullah (s.a.v.) doğru sözlü ve güvenilir tüccarı

Doğru sözlü ve güvenilir tüccar (ahirette) peygamberler, sıddîkler ve şehitlerle beraber bulunacaktır”1 hadisiyle övmüştür.

Müşterinin gafletinden veya bilgisizliğinden faydalanıp, sağlam ve kullanılışlı olmayan bir malı ona satmak İslâm ahlakıyla bağdaşmaz. Nitekim bir gün peygamberimiz (s.a.v.) Pazarı dolaşırken tahıl satan birisinin yanına gelmiş, elini buğday yığınına daldırmış, altının ıslak olduğunu görünce sormuş: “Nedir bu?”. Satıcı: “Yağmur yağmıştı, ondan dolayı ıslandı” diye cevap verince; Rasulullah: “Niçin o ıslak tarafı halkın görebilmesi için üste getirmedin?” diye sert bir şekilde mukabelede bulunduktan sonra:“Bizi aldatan bizden değildir[2]  buyurmuş ve;

Kusurlu bir malı, ayıbını söylemeden satmanın bir Müslüman’a helâl olmayacağını[3] kesin bir şekilde belirtmiştir.

2- Yalan Yere Yemin Etmemek:

Ticari maksatla veya başka maksatla yalan söylemek, yalan yere yemin etmek, Allah’ın yüce adını onun haram kıldığı hususlarda kullanmak, basit menfaatler için insanları “vallahi, billahi... vs.” diyerek, “Allah (ın adı) ile aldatmak”[4], büyük günahlardandır. “Kıyâmet gününde Yüce Allah bunlarla konuşmayacak, yüzlerine rahmet nazarıyla bakmayacak, onları temize çıkarmayacaktır. Ve onlar için çok acıklı bir azap olacaktır.[5]

Peygamberimiz bir hadislerinde;

Kıyamet günü, Allah’ın kendileriyle konuşmayacağı, yüzlerine rahmet nazarıyla bakmayacağı ve kendilerine azap edeceği bu kimseleri açık ve net bir şekilde ifade ediyorlar. Bunlar: “Elbisesini kibirle yerlerde sürüyen, yaptığı iyiliği başa kakan ve yalan yere yemin ederek ticaret malını fâhiş bir fiyatla satmaya çalışanlardır.[6]

3- Müşteriye İyi Davranmak:

Alış-verişte alıcı ve satıcı birbirine iyi davranmalıdır. Bakara sûresi 280. âyetinde yüce Allah:

 Eğer borçlu darlık içindeyse ona eli genişleyinceye kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz, (borcu) sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır” buyurarak satıcının, gerektiğinde müşterisinin lehine bazı özel durumlarda fedakarlıkta bulunmasının kendi hayrına olacağını vurgulamaktadır

Peygamberimiz de;

Satarken ve alırken, borcunu isterken ve öderken kolaylık gösteren kimseye Allah merhamet eylesin[7] hadisiyle Allah’ın rahmet ve sevgisinin birbirine iyi davranan alıcı ve satıcıların üzerine olması için dua etmiştir.

           4-Ticari İşlemlerin Kayıt Altına Alınması:

Ticari hayatta görülen kötü ilişkilerin ve olumsuz sonuçların nedenlerinden biri de tarafların antlaşma maddelerini açıklıkla yazmamalarıdır.[8] Kur’an-ı Kerim’de:

Ey inananlar, belli bir süreye kadar birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın”[9] buyrulması, ticari işlemlerin kayıt altına alınmasının önemine işaret etmektedir.

O halde Müslüman işadamının (tüccarın) hak ettiğinden daha fazlasını kazanmaya talip olmamalı, işçilerinin haklarını tam ve zamanında ödemeli ve müşterilerine de makul fiyattan mal satmalıdır. İş ilişkilerinde dürüst olmalı, yanıltıcı ve aldatıcı reklam kampanyalarından sakınmalı, verdiği sözü tutmalıdır. Ekonomik gücünü bir baskı ve tahakküm aracı olarak kullanmamalıdır. Kısacası Müslüman bir iş ve ticaret adamı her şeyiyle emniyet ve güven insanı olmalıdır.

Başka bir sayıda buluşmak dileği ile Allah’a emanet olunuz.