KÂİNATTAKİ MÜKEMMEL NİZAM VE KURAN DÜRBÜNÜ

KÂİNATTAKİ MÜKEMMEL NİZAM VE KURAN DÜRBÜNÜ Manevi derinliklerin yüksek kalite ve değerlerine sahip olan Risalei Nur külliyatı müspet ilimlerin gölgeleyip, göz ardı ettiği kâinattaki İlâhi nizam, varlı

KÂİNATTAKİ MÜKEMMEL NİZAM VE KURAN DÜRBÜNÜ

Manevi derinliklerin yüksek kalite ve değerlerine sahip olan Risalei Nur külliyatı müspet ilimlerin gölgeleyip, göz ardı ettiği kâinattaki İlâhi nizam, varlıkların mahiyeti, varoluş hikmeti ve mükemmelliğe hem mana hem de maddi boyutlarıyla nazara vermiştir. Bu sahada da insanın akıl, his, ruh ve kalbinin tatmin olup kabulleneceği çok güzel terim, tanım ve tasvirler ortaya koymuştur.

Ecdadımız Osmanlının; Asya Münafıkları ve Avrupa zalim kâfirlerinin sinsi tuzaklarıyla her alanda gerilemesinden sonra, yeni kurulan devlette, her sahada olduğu gibi, ilim ve fen alanında da “Batı felsefesi” ön plana çıkarılmıştır. Dini kaynaklı medrese, zaviye ve tekke eğitim müesseselerinin kapatılmasıyla eğitim sahası tamamen materyalist felsefenin tesirinde eğitimini sürdürmüş maalesef bu gün de aynı sistem bir şekilde hala devam ettirilmektedir.

Her alanda olduğu gibi eğitim alanında da dine olan mesafeli duruş maneviyata olan soğukluk resmi ideolojiyle örtüştürülmüş, teşvik ve destek görmüştür. Ders kitaplarındaki resmi ideoloji ve Kemalizm ağırlığını hâlâ sürdürmektedir. Dini hayat, tamamen ortadan kaldırılamayınca; “şekilci ve resmi” bir din ve maneviyat anlayışı göstermelik olarak topluma empoze edilmiştir.

İlim ve fennin yegâne ve kaynağı olan dinin bu konumu neticesinde meydana gelen boşlukta masum insanlar seviyesiz, maddeci bir mantaliteyle karşı karşıya bırakılmıştır.

Eğitim ve ona yön vermesi gereken kaliteli elaman yokluğundan meydana gelen bu boşlukta Kâinata, varlıklara, olaylara, gerçek sanat ve sanatkâra bakış derinliği ve manası kaybolmuştur. Hakiki sanatkâr ve Sânî olan Cenabı Hakk’ın emri, iradesi, hükmü, ilmi, kudreti ve kuşatıcılığından tamamen uzak bir anlayış sürdürülmeye çalışılmıştır. Hâlbuki sanatın insani boyutunun derinliği ve kuşatıcılığı insanlığın estetik duygularının tatmin hazinesi konumundadır ve fıtratla örtüşen bir hakikattir.

Kâinattaki bütün varlıkların mahiyetlerine anlama, idrak etme doğru ve isabetli bakış; ancak Kur’an’ı Kerim ve onun sarsılmayan sistematiği olan İslami akide ve inançla kaim ve mümkün olur.

Coğrafyasından, fiziğine, matematiğinden, botaniğine kadar bütün fenlerin sahasına giren madde ve varlıkların mahiyeti, vazifesi, konumu, tarifi ve kâinatta bulunma hikmeti materyalist ve manasız anlayışla asla izah edilemez. Boş ve manasız olur. Hali âlem buna şahittir.

Her konuda olduğu gibi bu konularda da; denizden bir damla hükmünde bu manalara ışık tutacak; Mu’cizevi Kur’an tefsiri Risale-i Nurlardan birkaç örnek vererek akla kapı açmaya çalışalım.

Risalei Nur’da “denizler hakkındaki bir ifade: “ bu dünyamızın memba-ı acip buhar kazanları hükmünde olan denizler.” (3. Şua)

Kâinat hakkında bir tespit; “Mücessem bir kitab-ı Sübhânî ve cismânî bir Kur'ân-ı Rabbânî ve müzeyyen bir Saray-ı Samedânî ve muntazam bir şehr-i Rahmânî suretinde görünüyor. (7.Şua)

Güneş ile ay hakkında: “bu kâinatın sobası olan güneş, lâmbası olan kamer.” (2. Şua)

Ateş, dağ ve bulutlar hakkında: “Bu kâinatın aşçısı olan ateş, levazımat deposu ve hazineli direği olan dağ, sakacı, sucusu, bağları sulayan süngeri olan bulut.”(2. Şua) 

Yavruların beslenme kaynağıyla ilgili olarak; “erzak paketleri içinde yavrulara gönderilen süt konserveleri ve validelerinin şefkatli sinelerinde asılan şekerli süt tulumbacıklarını göndermek, o kadar şefkat ve merhamet ve hikmet içinde görünüyor. Bilbedahe bir Rahmân-ı Rahîmin gayet müşfikane ve mürebbiyâne bir cilve-i rahmeti ve ihsanı olduğunu ispat eder.”

Bitkiler, yaprak, çiçek ve meyveleri hakkında: umum eşcârın ve nebatatın cezbedârâne hareket-i zikriyede bulunan yapraklarından ve ziynetleriyle Sâniinin isimlerini tavsif ve tarif eden çiçeklerinden ve letâfet ve cilve-i merhametinden tebessüm eden meyveler.” (3. Şua)

Yağmur, dolu, kar yağışı, bulut ve gök gürültüsü konuları hakkında; “hiçten, birden harika bir gürültüyle cevvi konuşturmak ve fevkalâde bir nur ve nar ile zulmetli cevvi ışıkla doldurmak ve dağvarî pamukmisâl ve dolu ve kar ve su tulumbası hükmünde olan bulutları ateşlendirmek gibi hikmetli ve garabetli vaziyetlerle baş aşağı gafil insanın başına tokmak gibi vuruyor, "Başını kaldır, kendini tanıttırmak isteyen fa'al ve kudretli bir Zâtın hârika işlerine bak. Sen başıboş olmadığın gibi, bu hadiseler de başıboş olamazlar. (Şualar, 7.şua )

Kâinattaki İlâhi ve kusursuz nizama geniş bir bakış ve mükemmel bir tarif ; “Bütün kâinat ise hayata musahhardır ve onun için çalışıyor. Ve zîhayatlar zîruhlara musahhardır; onlar için dünyaya gönderiliyorlar. Ve zîruhlar insanlara musahhardır; onlara yardım ediyorlar. (Şualar,2.şua,3.makam)

Başta kendimiz,  ciğerparelerimiz çocuklarımız, gençlerimiz ve bütün insanımızın İlâhi bir gözle kâinata ve olaylara bakabilmesi, gerçek sâni ve sanatkârı idrak edip onun rızasında bir hayat sürmesi dilek ve niyazıyla.