KAYBETTİKLERİMİZ BEKLENTİLERİMİZ GALİBA? 

'GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER

“GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER.”

KAYBETTİKLERİMİZ BEKLENTİLERİMİZ GALİBA? 

Helâket ve felâket asrı “insanlık, fedakârlık, samimiyet, doğruluk, ahlâk ve fazilet adına çok şeyi kaybettirip çok sığ ve suni şeylere müptela etti körpe beyinler ve yeni nesillere!

Nezaket ve zerafeti kaybettirdi başta!

Hitabın, konuşmanın, oturmanın, kalkmanın, şakanın, nüktenin, bakmanın dinlemenin bir adabı ve nezaketi vardı. Uçtu gitti! Sokaklar gürültü kirliliği ve mezbelelik oldu sanki.

Gönüllerdeki zarafet dışa yansıtılabilirse hayat güzelleşir.

Üst katta yürümenin, sokakta araba sürmenin, gece eve, apartmana girmenin bir usulü ve zarafeti vardı. Onun yerini kabalık ve zorbalık hakim oldu sanki. Hızlı yürüyüp ayağı yere vurarak basmak, “tahtanın canını incittiği var sayılırdı. Üstünde gezilen tahtaya bile hürmet edilirdi! Nerde kaldı o zarafet!

"Ben, “şeytanın kibrini hatırlattığı için, “kulunuz, köleniz, "fakir" anlamına gelen “Bendeniz” nezaket ifadesi vardı. Hasret kaldık sanki!

Gelen Misafir baç tacı kabul edilir kapıda karşılanır, kapıda uğurlanırdı! Ayakkabıları uygun şekilde çevrilirdi. Bir daha, bir daha gelin, “yine  bekleriz!” hal v etatlı dille söylenmesi gerekir.

"Kapılar”,  kapatılmaması, “Örtülmesi”  gerekir.

Yolda karşılaşmalardaki samimi tebessümlerin yerini “hay, çav, bay!” gibi dili ve lisanı öldüren garip cırtlak sesler aldı! İfade bile diyemiyorum.

Müzik, müzik değil, sanat, sanat değil. İncelik ve zarafet sanki “kabalık” ve sığlığı davet etti kafalara, gönüllere, evlere hanelere!

anlar temenna ederlerken El Kalbe götürüldüğünde,

"Muhabbetin”  Yüreklerdeki sıcaklığına hasret  kaldık. Dudaklardan dökülecek bal damlayan nağmeleri bekler olduk. "Yâdedilen eller ve dillerin özlemini çekiyoruz!

"Başımın Üstünde Yerin Var", diğergamlığını tekrar nasıl ve ne şekilde çağırıp yaşatabileceğiz?

Canlı cansız her şeyi bize ihsan eden Cenab-ı Hakka kulluğumuzu ifa edecek halleri gönül bağlarımıza çağırıp yerleştirmezsek acılarımız artarak devam edecektir.

“Bir kahvenin kırk hatırı olan o derin zarafet ve ruh halini, vefa ve dostluğu tam yitirmeden yeniden canlandıramaz mıyız?

Peygamber  muhabbet, sevgi ve saygısından, Efendimizin (sav) 63Yaşında Vefatını hatırlayan kıymet sahipleri; yaşları 63 aşmışsa yaşları sorulduğunda, "Haddi aştık" Demelerine bir dikkat edip, kulak vermek gerek.

Camiye girişle, lavaboya girişin bir edeb ve fazilet olduğunun farkını yeni nesiller anlatmamız ve yaşamalarını sağlamamız lazım.

Küçüğün,  küçüklüğünü; büyüğün büyüklüğünün gerekliliklerini yerien getirecek yeni bir gayret ve himmete ihtiyacımız var.

Bütün bunlar eskiye dönmek ve geriye gitmek değil, yaratıcıya kulluk borcu, insanlığa değer verme fedakarlığı olarak değerlendirilmelidir.

Benlik ve kimlik problemi olan bir toplum ve nesilden sağlıklı bir yapı oluşmaz.  Nezaketi, güzel ahlâkı, öz sevgiyi, hakiki saygıyı tam manasıyla kaybetmeden tefekkür, bir anlayışla ufak bir kıpırdanmak ve dikkatli davranmakla çok şeyleri yeniden kazanabiliriz.

Zerafate  fazilet, ahlâk, ar, haya insanlık ailesinin olmazsa olmazlarıdır. Bu güzel duygularla süslenen bir hayat yaşamanız dilek ve temennisiyle. NEJAT EREN