KAYBOLMAMASI GEREKN DEĞERLERİMİZ VE BİR AHDE VEFA ÖRNEĞİ.

  'GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER

 

“GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER.”

KAYBOLMAMASI GEREKEN DEĞERLERİMİZ VE BİR AHDE VEFA ÖRNEĞİ.

Yaşadığımız asır, materyalizm ve Batı Felsefesinin tesiriyle birçok manevi değeri ya yok etti, ya aşındırdı veya gölgelemiş durumda. Ümitsiz ve nasipsiz değiliz ve olmamalıyız. Tarihten ve hadiselerden ders alıp istikbale ve önümüze ümitle bakacak manevi değerlerimizin olduğunu unutmadan onlara sahip çıkıp yaşama ve yaşatma ümitlerimizi yeşertip genç kulaklara aktarmalıyız.

Adalet, hak, hukuk, yardımlaşma, komşuluk, saygı, sevgi, paylaşım, irtibat, sohbet, haberleşme, fedakârlık, doğruluk, sıdk, güvenilir olmak, emanete sahip olma, nefsini yakınları ve dostları tercih, ahde vefa… vb birçok değerleri bunların arasında sayabiliriz.   .

Bu haftaki yazımızda “ahde vefadan”  anlayışından tarihten bir örnek vererek teselli olmaya çalışalım. Bu güzel duyguları gönül ve dost coğrafyalarımızda yaşatacak ümitleri yeşillendirme gayretinde olalım.

Olay Hz. Ömer’in (ra) halifeliği zamanında cereyan eder.  Halife, Hz. Ömer (ra) arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girer. Ve derler ki: “Ya halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin!”

Hz. Ömer (ra) suçlanan gence döner: “Söyledikleri doğru mu?”  diye sorar. Suçlanan genç: “ Evet doğru!” der.  Bunun üzerine Hz Ömer (ra) suçlanan gençten olayı anlatmasını ister.

Genç olayı anlatır: “Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım. Ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bahçelerinin bulunduğu yere getirdi. Benim hayvanlarımın arasında bakmaya kıyamadığım güzel bir atım vardı. Hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım. Arkadaşların babası hışımla çıktı atıma bir taş attı, atım oracıkta öldü. Ben de hırsa kapıldım ve nefsime yenik düşerek bir taş attım, babaları öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret! Der.

Adaletiyle ünlü Hz Ömer (ra): “Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam. Madem suçunu da kabul ettin idam edileceksin!” Der.

Bu söz üzerine suçlu delikanlı: “Efendim bir özrüm var. Ben memleketinde zengin bir insanım. Babam, vefat etmeden bana epey altın miras bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah (cc) indinde sorumlu olursunuz, bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum. “Der.

Hz. Ömer (ra):  “Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?” Der.

Genç adam etrafa şöyle bir göz atar: “Bu zat benim yerime kalır!” Diyerek. Hz. Peygamberin (sav) en iyi dostlarından, sağken cennetle müjdelenenlerden Amr İbni As'ı işaret eder.

Hz. Ömer (ra) Amr'a (ra) dönerek: “Ey Amr, (ra) delikanlıyı duydun, bu gence kefil olacak mısın?” Der.

O mübarek sahabe (ra): “Evet, ben bu gence kefilim!” Der. Böylece genç adam serbest bırakılır.

Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzeredir. Suçlu gençten bir haber yoktur. Medine'nin ileri gelenleri Hz. Ömer'e (ra) çıkarak gencin gelmeyeceği, dolayısıyla Amr İbni As'a (ra) verilecek idam yerine maktulün diyetini vermeyi teklif ederler. Fakat buna babaları öldürülen gençler razı olmazlar.

“Babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz!” Derler.

Adalet timsali olan Halife Hz. Ömer (ra) kendinden beklenen cevabı verir ve: “Bu kefil babam olsa fark etmez cezayı infaz ederim!” Der.

Hz Amr İbni As (ra) ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki: “Ben de sözümün arkasındayım!”

Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve bir anda suçlu genç insanların arasından görünür.

Hz. Ömer (ra) gence dönerek derki: “Evladım gelmeme gibi önemli bir nedenin vardı neden geldin?”

Genç vakurla başını kaldırır ve günümüz ortamına, insanına çok uzak olan anlaşılması ve yaşanması zor olan şu cevabı verir: “AHDE VEFASIZLIK ETTİ! “Demeyesiniz diye geldim ya halife!” Der.

Bu defa, Halife, Hz. Ömer, (ra)   Amr İbni As'a (ra) döner ve der ki: “Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun, nasıl oldu onun yerine kefil oldun?”

Amr İbni As (ra) Asrısaadetin ruhunu yansıtan, hakiki imanın, sıdkın, ahde vefanın zirve yaptığı o zamanın, o toplumun, o anlayışın atmosferini tam olarak yansıtan, vakurlu,  kendinden emin, sakin ve bu zamanın insanlarının kanını donduracak şu cevabı verir: “Bu kadar insanın içerisinden beni seçti. ‘İNSANLIK ÖLDÜ! 'dedirtmemek için kabul ettim!” Der.

Bu defa Konuşma sırası babaları öldürülen gençlere gelir. Onlar da derler ki: “Biz bu davadan vazgeçiyoruz!”

Bu tablo karşısında Hz Ömer: (ra) “Biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz? Der.

Gençlerin cevabı da çok manidar ve dehşetlidir: “MERHAMETLİ İNSAN KALMADI' DEMEYESİNİZ DİYE!

Bizler ne o zamana gidebiliriz ve ne de o zamanı bugüne getirebiliriz. Ama insan olma ve Müslüman olma nimetinin gereğini yerine getirme noktasında alacağımız ders ve ibretin farkında olabiliriz. Cenabı Hak (cc) o ulvi duygularımızı tamamen kaybettirmesin. Dostluk, ahde vefa, fedakârlık, sözünün eri olmak ve: “Güvenilir olmak hazinedir!” diyen Allah Resulüne (asm) iyi bir ümmet olmayı ve sürdürmeyi yaşamak dilek ve temennisiyle. 14.03.18 NEJAT EREN ANTALYA