KUŞATMALARI YARMAK İÇİN İSTİKAMETLİ OLMAK

'GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER

“GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER.”

KUŞATMALARI YARMAK İÇİN İSTİKAMETLİ OLMAK

İslâm coğrafyasında karabulutlar dolaşıyor. Kureyş’i aratmayan ifsat komiteleri haris duygularının esirliğinde masum canlara kıyıyor, ocakları söndürüyorlar.  Adeta, insaf, vicdan, merhamet, şefkatin yerini; hırs, kin, öfke, ölüm ve tahribat almış.

                Bir tarafta “Bizim Çocukların” saltanatında; rehavet, gaflet, ülfet, tarafgirlik, bencillik hakim.

Öbür tarafta, semaviliğe başkaldırıp kin kusan küfrün köpüren hırsı! “Siyaset cambazlığı” hakim güç konumunda. Zındıka oyunuyla birbirine kırdırtılan iki ehli iman grubun mevcut garabeti ayrı bir sır?

Hangi “dert” daha tehlikeli? İçerdeki mi? Dışarıdaki mi?  Hipnotize edilen ve beyinlere zerk edilen farklı “algılar!” ve Müthiş bir  “kuşatma harekâtı!” Yanlış telakkileri damarlara şırıngalayan bir propaganda ve algı operasyonu. Pembe tabloların çizildiği bir ortamda, “yanlıştan” bahsetmek büyük cesaret işi. Olaylara bakış, sırça köşklerde başka, halkta başka görünüyor! Bir terslik yok mu?

Çözüm yok mudur!? Derdi veren dermanını da birlikte vermiştir. Çözüm elbette vardır; O’nda ve O’ndandır!  Çözüm, Hak, adalet, Samimiyet! İhlâs! Sebat! Metanetten oluşan kavli ve fiili dualardadır. Haksızlara dur demek, masumların hakkını savunmaktadır.

Bir başka dert! “Fikri çöküş!”, asıldan kopuş, makas değiştirme, maksattan sapış, korku, tereddüt, sinme ve sindirme! Gerçeklerden kaçışın ilacını bulmak çok zor.

İslâm ülkelerinin bazılarında başlayıp içimize uzanan “Siyasal İslâm ve Tarafgirlik” illetinin bünyede açtığı yara ve kamplaşmanın sancısı yılardır içimizi acıtıyor. Öbür taraftan, derin yerlerin elleriyle yapılan “devleti kuşatma, kadrolaşma ve ele geçirme planlarına” alet olan “dini” kaynaklı başka bir grupla kasti olarak meydana getirilen kargaşa ve çatışma! Bunun neticesinde ülke çapındaki manevi akıl tutulması ve çöküntüyü izah etmek kolay mı?  İslâm adına İslâm’a zarar vermek! Ne büyük bir tezat ve tenakuz.  "Bediüzzaman’ın yıllar önce söylediği; “Bana ıztırap veren, yalnız İslâmın mâruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki, cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü, düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basîret gözü böyle körleşirse, îman kalesi tehlikededir. İşte benim ıztırâbım, yegâne ıztırâbım budur!" (Tarihçe, Sh. 542, yeni: 959) Haykırışı bu acayip olaylara tam parmak basıyor.

İslâm coğrafyasında Müslüman’ı Müslüman’a kırdıran fesadın önü nasıl ve ne zaman kesilecek? Asrı Saadet metoduyla bu halledilebilir. Yani, İlâhi emirleri öğrenip hazmetmekle, Aklıselimle. Sabırla, muhakemeyle,  müspet hareketle, adalet ve hakkaniyetle.

Bu gün zor bir “sarmal, kuşatma!” kıskacındayız.  “Ben ve taraftarım!” ağırlıklı bencil bir fikri sabitliğin kurduğu “hakimiyet” ve “güç!”  Karşısında, farklı bir fikri dillendirmeye asla tahammülü yok.  Yanlışa, yanlış! diyen herkesi çarpıp geçiyor. Akıl almaz icraatların  “dıştan üflemeli ve destekli!” tespitinin, kabullenilmeyip, hafife alındığı bir garabet hali var. Zor olan bu!

Gerçek manada; Hak, adalet, hukuku savunanların “dışlandığı ve müzmin muhalif!” olarak reddiye listesine kaydedildiği bir ortamda bu kuşatmayı kırmak zor ama imkânsız değil. “Hudeybiye’nin!” ağır hüküm ve şartları netice olarak; Amr Bin As, Halid Bin Velid’in  o anlaşma anında gizli ve kesin teslimiyetinin sırrını yakalamak gerekiyor. BU iki dehanın bu anlaşmayla İslâm’ın özüne odaklanmaları, Kâinatın incisi Mekke’nin de Fetih işaretlerinin başlangıcı olmuştu. İçinde bulunduğumuz sırlı ve perdeli tablonun getirdiği “kuşatmayı” kaldırma tarzı, yolu ve metodu da yine ancak Mekkî usulle olur. Vahye dayalı akıl, kalp, ruh ittifak hakimiyetinin açmayacağı kapı yoktur. Gerilim ve karmaşa bizden uzak durmalı.

İçte ve dışta “Ehli Kıble” olanları birbiriyle acımasızca çarpıştıran şeytani gücün oyununu bozacak bir ortak aklın doğmasını Rahmeti İlahiyeden bekliyor ve duaları artırarak devam ediyoruz. Hiddet ve şiddetin değil, şefkat ve merhametin öncülüğünde bir çözüm arıyor ve bekliyoruz.  Muhabbet ve sevgi selini şiddete kurban vermemenin yollarını yapma gayretindeyiz. Sinsi tuzaklar, kandırıcı planlar eninde sonunda deşifre olmalıdır, olacaktır.  NEJAT EREN