KUVVETLİ İMANIN SAĞLIKLA İRTİBATI

'GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER

“GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER.”

KUVVETLİ İMANIN SAĞLIKLA İRTİBATI

Değerli dostlarım, kıymetli hemşehrilerim. Hepimize Mübarek Ramazan ayının hayırlara vesile olmasını diliyorum. Millet ve ümmet olarak ağız tadıyla bu mübarek ayı hakkıyla eda edip, huzurla Mübarek Ramazan Bayramına ulaşmamızı niyaz ediyorum.

Bu haftalık yazım Alıntı bir yazıdır. Güzel ve ibretli bir hatıradır. İnsanlığın en büyük ihtiyaçlarından olan iman kuvvetinin ne kadar önemli olduğuna güzel bir örnektir.

Hatıra sahibi şöyle başlıyor anlatmaya:

“Az” konuşan fakat “öz” konuşan büyükler vardır. Babam da bunlardan biridir. Onunla çok sık bir arada olamadığımız için benim için bu "öz" konuşmalar daha kısa olur. Birkaç yıl önce öyle bir laf söyledi ki sustum kaldım. Uzun süre kafamın içinde dolandı söylediği cümle.

“Strese girenin imanından şüphe ederim!” Dedi babam.

“Stresle ilgili kitaplar okuyan, zaman zaman “stresle mücadele” konusunda seminerler veren biri olarak, cümleyi çok ağır bulmuş olsam da, kafamın içinde cümle dönüp durdu uzun zaman. Yaşadığımız yüzyılın en önemli problemlerinden biri olan “stres” hakkında bu kadar kesin ve keskin bir ifade duymamıştım.

Geçen yıl bir arkadaşla otururken hayatın sıkıntıları ve zorlukları konuşulmaya başlanınca ben de kendisine “stres” ve “stres”le mücadele hakkında bildiklerimi anlatmaya başladım. Arkadaşım da benimle tecrübelerini paylaşıyordu. Ona babamın söylediği “Strese girenin imanından şüphe ederim!” sözünü hatırlattım. Arkadaşım “doğru bir cümle” dedi. “Hatta bir insan stres yüzünden hasta olursa Allah o insana bunun hesabını bile sorar” diye de ekledi.

“stres”, halkın bildiği ve kullandığı anlamıyla, sıkıntıları kafaya takmaktır. Sıkıntılar insanı umutsuz hale getiriyor, mutsuzluk veriyor, o da  insanı hasta ediyor. Kimisi hastalıklarla mücadele etmekten yoruluyor.Kimisi ailesiyle problemler yaşamaktan bunalıyor. Kimisi maddi sıkıntılarla boğuşuyor. Kimisi çevresindekilerin kendisini anlamadığından dert yanıyor. Kimisi bir sevdiğini toprağa verince hayata küsüyor.”

“Hayatta insanı “stres”e sokan o kadar çok şey var ki. Herkes kendisine dert edecek bir sıkıntı bulabilir.”

“stres”le iman arasında bir bağlantı var mı dersiniz? Sıkıntılarla dolu hayat denilince aklıma hep Peygamberler geliyor. Allah Peygamberlerin kıssalarını ayrıntılarıyla bize niçin aktarıyor dersiniz? Okuyup, ibret almamız için değil mi?”

“Peygamberlerin hayatlarından yola çıkarak bazı sorular sormak istiyorum.”

“Hz. Eyyüb’ü hastalıkla imtihan eden Allah, bizi de aynı imtihana tabi tutma hakkına sahip değil mi?”

“Hastalığı kafaya takıp bunalıma giren insan “Allah’ım, beni niçin hastalıkla imtihan ediyorsun ki?” demiş olmuyor mu?”

“Hz. Nuh’u oğluyla imtihan eden Allah, sizi evlatlarınızla imtihan edemez mi?”

“Hz. İsmail’i babasıyla imtihan eden Allah, sizi öz babanızla imtihan edemez mi?”

“Hz. Lut’u eşiyle imtihan eden Allah’a, “Beni niçin eşimle imtihan ediyorsun ki?” deme hakkına sahip olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?”

“Hz. Yusuf’u kardeşiyle imtihan eden Allah, belki sizi de kardeşlerinizle imtihan ediyordur!”

“Tüm peygamberlerin hayatları sıkıntı (imtihan) dolu olduğuna göre, bizim hayatımızda da bazı sıkıntıların olması hayatın bir parçası değil mi?”

“Anne veya babasını kaybedince bunalıma giren bir insan Allah’a “Benim annemi / babamı niye alıyorsun ki?” deme hakkına sahip olduğunu mu sanıyor?”

“En büyük acı evlat acısıdır!” denir. Bu acıyı yaşayan anne babalar “Allah kimseye yaşatmasın!” derler. “Beş defa evlat acısıyla imtihan edilmiş bir Peygamberin ümmeti olduğumuzu bilmek zorundayız.”

“Kardeşim onlar Peygamber, biz insanız” diye kimse itiraz etmesin. Peygamberler de bizler gibi üzülen, ağlayan, Allah’a sığınan insanlardı. Allah tarafından özel seçilmiş oldukları gerçeği “insanî” acılara tepkisiz kalacakları anlamına gelmez. Bize düşen hayatı doğru anlamaktır.

“Stres ile iman arasındaki ilişki kafamın içinde uzun zamandır dolanıyordu. Bir okuyucum bana öyle bir söz gönderdi ki, o sözü okuyunca kafamın içinde dolanan cümleler köşe yazısına dönüştü. Bu yazıyı da o güzel sözle bitirmek istiyorum.”

“Çok sıkıldığınız zaman bu cümleyi hatırlayın. Hatta bana kalsa pano haline getirilip ev veya işyerinin duvarlarına asılması gereken bir söz.”

“Bir gün dünyaya ait büyük bir derdin olursa Rabbine dönüp, “Benim büyük bir derdim var!” deme, derdine dönüp “Benim büyük bir Rabbim var! De!”

Gerçek ders almak dilek ve temennisiyle ... NEJAT EREN