MANEVİ DEĞERLERE OLAN İHTİYACIMIZ 

'GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER

“GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER.”

MANEVİ DEĞERLERE OLAN İHTİYACIMIZ 

Mukaddes Davalar, insanlığa ışık tutan fazilet kaynağıdır. Bu davanın gerçek mensupları da; İlâhi bir ikram ve istihdama nail olan ihlâs abideleridirler. Hedefleri, hakkın rızası, tevekkül ve teslimiyettir.

Bu vatanın önemli bi gücü olan manevî topluluk ve cemaatler bu kudsî hakikatlerin tatbikatında önde gelen değerlerdir. Bütün aleyhte ve yanlış olan kasıtlı propagandalara karşı bu konuda daha dikkatli olmak gerektir. Ecdadımız Osmanlıdan günümüze kadar gelip devam eden bu manevi çizgi ve gerçeğinin farkında olunması önemlidir.

Bu dini cemaatin en önemlilerinden olan ve Bediüzzaman hazretlerinin başlattığı Nur Hareketi, toplumda NURCULUK olarak bilinen, bir gerçek var. Maalesef yıkıcı propagandayla bu hareket ev cemaat çok yanlış tanıtılmaya çalışılıyor fakat: “güneş balçıkla sıvanmaz!” Her türlü haksız hakaret ve haksızlığa karşı, Bediüzzaman’ın bu vatana kazandırdığı Risalei Nur davasının bir asra yaklaşan bir manevi hayat çizgisi gerçeği vardır. Hayatının üçte birini, tek parti devrinde, haksız ve insafsız şekilde tutuklu, sürgün, tecridde geçirmesine rağmen, bu haksızlıkları ona reva gören şahıs, parti ve zihniyete karşı, kalbinde hiçbir kin ve intikam duygusu taşımadan bu vatan ve millet için dayanılmaz fedakarlıklara katlanmasının bilinmesi lâzım. Talebelerine de bu konuda vasiyeti “müspet hareket” etmek olmuştur. İşte kendi beyanı:

“Benim şimdiki vaziyetim, tarihte emsali yoktur. Her şeyden tecrid-i mutlak (izole edilmiş) içinde, herkesten, hatta camideki cemaat adamlarından ve temastan memnu olduğum (yasaklandığım) halde, ihtiyarlık, hastalık, yoksuzluk içinde birden kalbime geldi ki: Madem ben de bu vatanın bir evladıyım; bu vatanın saadetine hizmet etmek, benim için farzdır. Maddî cihette elimden hiçbir şey gelmiyor. Yalnız Kur’ân’dan anladığım ve kaleme aldığım Meyve Risalesi ile Hüccetü’l-Bâliğa’yı yeni hurufla (harflerle)  tab’ etmek için bazı kardeşlerime izin verdim.” (Emirdağ Lah. Mek. No. 64) Bu tespitiyle Bediüzzaman vatan sevgisi ve sorumluğu için her şeyi net olarak ifade etmiştir.

Altı bin sahife ve on dört cilt olan Risalei Nur eserlerindeki hakikatler, bir ayırımcı ve ötekileştirici değil, birleştirici, İman itikadı ve İslâmî yaşamayı insanlık için herkese çözüm sunan, barışı, kardeşliği, adaleti, hukuku, liyakati, hakkı savunan bir harekettir. Bu sahada, Risalei Nur eserlerinin ve Nur talebelerinin, Kur’an ve sünnet inançlı, bu vatan ve millete kazandırdıklarını çok artı değerler vardır.

Toplumun beklenti ve gereği olan manevi zabıta bekçilerinin varlığı önemlidir. Zamanla toplumda olabilen her türlü olumsuzluğa, gerçek çözüm İlâhi değerlerde olduğunun ispatlarıdır. Her konuda fikri ve makul tarzda anlatmaya ihtiyaç vardır. Bütün bunların da; Kur’an, Hadisi Şerif ve Risale-i Nur eserlerinde olduğu bilinmelidir.

Bu milletin, İslâm aleminin ve tüm insanlığın ihtiyacı ve beklentisi: aklı ikna, kalbi inandırma, ruhu doyurmaktır. Bunun yolu ve tarzı, maneviyatla bezenmiş ulvî değerleri uhuvvet ve ihlâsla ortak paylaşmakla mümkündür. Nezaket ve zarafetin anlamlı armonisine ihtiyaç şiddetlidir. Gül yüzler, gül kokular, yüze bakıp kalbe hitap eden o tatlı izahlar, manen kirlenen ortamları yaşanabilir kılmak tüm insanlığın beklentisidir. Bütün bunlar da manevi kaynaklar ve manevi cemaatlerle mümkündür.

İnsanımız bugün; komşuluktan başlayıp, toplum hayatının bütün karelerini kapsayan İslam’a uygun yaşamanın özlemini bekliyor. Hakiki medeniyet beklentisi herkesin ortak görüşüdür.

İslâm’ı yanlış anlama ve anlatmalardan kurtaracak, İman ve İslamda olan meşru zevk ve düşüncenin, harama ve gayrı meşruluğa ihtiyaç olmadığının ispatı ve başkalarını, ürkütmeden, ötelemeden yaşanabileceğinin müspet bir örneği Risalei Nurlarda vardır.

Manevî değerlerin, başta siyaset olmak üzere hiçbir dünyevi maksada araç ve alet edilmemesi Risalei Nur Hakikatlerinde mevcuttur. İnsanlığın beklediği ve özlediği, adalet, fazilet, müspet hareket, güven, nezaket, makul akıl ve davranış mütevazı tavırların asalet savunuculuğunu gerçek manada Risalei Nur eserlerinde bulunuyor. Kaybolan değerleri kazanma ve devam ettirme bu milletin özlemidir.

Kur’anî ve sünnete dayanan ölçülerle her yerde, makulün, müspetin ve muhakemenin yanında olma tatbikatı Risalei Nurlarda ve Bediüzzaman’da vardır. İlmî, mantıkî, makul, akla yatkın, izahlarla; tüm, anarşi, fikri sapma, menfilik, gerilim, kavga ve münakaşanın panzehri ve çözümünü arayanlar bu kaynaklarda bulabilirler.

İnançlarımıza, tarih, kültürümüze karşı yapılan her türlü olumsuzluğa karşı bu asil milletin genlerine işleyen değerlerinin yanında olmak olmazsa olmaz bir hakikatlerimizden olduğunun farkında olmalıyız.

Zamanla kaybolan değerlerimizden olan “şeairi İslamiyeyi” yeniden gündeme taşımamız lâzım. Bütün bunları sürdürmek için, sabır, metanet, sadakat ve ihlasla Allah’ın rızasına talip olmak gerekiyor.

Cenabı Hak, bu bütün ulvî değer ve kazanımları, hassaten “Siyaset Bezirganlarının dünyevilik oyunlarına kanarak kaybedenlerden eylemesin. Amin.

İnsanlığın tüm problemlerine çözümün, İslâmi doğru anlayıp, yaşayıp yaşamayı, ona muhtaç gönüllere ulaştırmayı amaç ve hedef etme ümit ve temennisiyle...

NEJAT EREN ANTALYA GÜNDOĞMUŞ GÜZLE