MANEVÎ MAKAMLAR MARKA DEĞERLER, SÜFLİ  ŞAHSİYETLER SEFİL NEFİSLER,

'GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER

“GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER.”

MANEVÎ MAKAMLAR MARKA DEĞERLER, SÜFLİ  ŞAHSİYETLER SEFİL NEFİSLER,

Hikmet ve fıtratın gereği, hayat yolculuğunda zıt kutuplar çatışması yaşanır. İyi- kötü, mazlum-zalim, İmanlı-kâfir, güzel-çirkin, hayır- şer çatışması devam ediyor. Müspet ve menfilikler içi içedir.

Güzel, müspet, hayır ve sevabın temsilcisi; “Manevi Makamlar.” Vardır.

Hazreti Muhammed (ASM) ve bütün peygamberler (AS) “Manevi Makamlardadırlar.”

Hz. Ebu Bekir Sıddık, sahabeler ve tüm Allah dostları da böyle Manevi Makamdadırlar.

İmam Azam, Gavs-ı Azam gibi müctehidler, ilim, irfanı sahibi aktab, asfiya, evliyalar da böyle makamın sahibi mümtaz şahsiyetlerdir.

Buna mukabil; Hz Muhammed’e (ASM) karşı Ebu Cehili Lâinler, Hz. Musa’ya kaşı Firavunlar, Hz. İbrahim’e karşı Nemrut’lar var.

Uhrevî alanda böyle yüksek makamlar olduğu gibi, dünyevi noktada da; “Marka değerler” vardır.  Bunlar kendi sahalarında; İtimadın, güvenin, garantinin adresleridirler.

Bu yüksek makam ve değerli markaların yanında, zıtları olan süfli nefisler ve zalim karakterler, sahte markalar da vardır. Piyasada bu sahte, yalancı kopya markaları da görmek mümkündür. Ucuz, değersiz, yıpranan ve kaybolan makam ve markalar.

Müspet manada, insanlığın ortak değeri olan, “antikalar” birer “marka değerdir.” Teknoloji harikası Allah’ın nimetleri olan; İnternet, elektrik, Rahmani Gaz, her türlü kara ve hava vasıtaları,  Mercedes’i, Iphone’u, Airbus’ı, Sony’si hepsi müspet manada sahasında birer “Marka değerdirler.”

Gül, yeşillik, miski amber, bülbül, meyveler, sebzeler, ihsanî ilahî olan harika meyve ve sebzeler bizatihi “Marka Değerlerdir.” Ayırım yapmaksızın her millet, inanış, kademdeki insanlar tarafından sevilip takdir edilirler.

“Manevi Makam” sahiplerinin kendilerini ispata, alkışa ve propagandaya ihtiyaçları yoktur.  Onlar, “davet” ve “tebliğe” memurdurlar. Duaya, tasdike ve kabule lâyıktırlar.

“Marka değerler” de kendilerini ispat etmek gereği duymazlar. Pazarlamacı kullanmazlar. Kimsenin ayağına gitmezler. Müşteri onların ayağına gelir. Kalite ve değerlerinden emindirler.

Materyalizme, ateizme ve her türlü manevi değerlerin istismarcılığına, hiçbir konuda mağlup olmadan hizmetine devam eden, susturulamayan; ispat, delil metotlarıyla, inancı, hakkı, adaleti, hürriyeti, demokrasiyi, hukukun üstünlüğü ve kanun hakimiyetini savunan, haykıran Mu’cizevî Kur’an Tefsiri “Manevi Makam” sahibi  Risalei Nur hakikati ve onun müceddid müellifi Bediüzzaman gerçeği

var bu topraklarda! Meydandadır!

Dinin siyasete ve günlük hayata sırf menfaat için alet edilmesine karşı ve bir yerlerden güdümlü, naylon ünvanlı sahte, sathi, yalancı saltanat sahibi olmaya çalışan fetvacılara karşı çok daha dikkatli ve uyanık olmak durumundayız.  Bunun için de her değeri yerli yerinde kullanmak ve alet etmemek konusunda çok titiz davranıp bu milletin ve toplumun sabit ve ortak değerlerine kast edenlere pirim verdirmemeliyiz.

Bu asırda terör ve uyuşturucu birer belâdır. Bu belânın ilacı eğitim ve maneviyatı kuvvetlendirmektir.

Özellikle gençlerimizi kaybetmemek için onların elinden tutmalıyız. Onları manevi değerlerimizle buluşturup geleceğimizi Allah’ın izniyle emniyete almaya çalışmalıyız.

Onlara sorumluluk duygusu aşılayıp yanlış yollara gitmelerine fırsat vermeyelim. Bu da dini eğitim ve Kur’an ve Sünnet-i Seniyye hakikatleriyle buluşturmakla olabilir. Tarihe mal olmuş genç fidanların hayat serüvenini onlara öğretip anlatabilirsek bu yolda bir mesafe kat edebiliriz.

Ümmeti İslam’ın gençlerinden olan 21 Yaşında, Endülüs Devletine altın çağını yaşatan Abdurrahman Nasır’ı,
22 Yaşında: Zamanının en iyi komutanlarının bile alınmasının neredeyse imkansız olduğunu düşündüğü Bizans’ın başkenti Konstantine’yi fetheden Fatih Sultan Mehmet’i,
18 Yaşında: Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer gibi büyük sahabelerin olduğu orduya komutanlık eden Üsame Bin Zeyd’i
17 Yaşında: Peygamberimizin (ASM)  şura meclisindeki 6 kişiden birisi ve “Herkes kendi adamını göstersin, bu benim adamım.” Dediği kişi olan Sa’d Bin Ebi Vakkas’ı anlatabilirsek iyiye, güzele, müspete hizmet etmiş oluruz.

Daime, hayırda, doğrularda ve güzelliklerde buluşmak, kötülüklerden uzak olmak dilek ve temennisiyle  NEJAT EREN ANTALYA