MESAFELERİ ÖĞRETEN KORONA

                                              MESAFELERİ ÖĞRETEN KORONA İnsanlığın şahit olduğu ve tüm dünyayı derinden etkileyen bir virüsle başımızın belada olduğu günlerdeyiz

                                              MESAFELERİ ÖĞRETEN KORONA

İnsanlığın şahit olduğu ve tüm dünyayı derinden etkileyen bir virüsle başımızın belada olduğu günlerdeyiz. Daha Türkiye’nin virüsle tanışmadığı zamanlarda haberlerde Çin de çıkan bu virüsün hayatı orada ne kadar yaşanmaz bir yer haline getirdiğini izlemiştim. Haberi izledim ve o an elbette üzüldüm sonra kendi kendime söylendim .  ‘Her bulduğunuzu yemeği bi bıraksanız hayat sizin için daha yaşanılır olacak ‘ diye ve aradan on dakika geçti normal yaşantıma döndüm. Arkadaş sohbetlerimizde geçti sonra birkaç kez bu olay ‘ yaaa duydunuz mu bu virüs yayılmış…’ konuyu sohbet havasında konuşup daha sonra kaldığımız yerden devam ettik hayatımıza. Bu kadar büyüyüp tüm dünyayı bu denli etkileyebileceği aklımın ucuna bile gelmedi. Türkiye de vaka sayılarının birer ikişer duyulmaya başladığı günlerde halen hayat oldukça normal devam ediyordu. Hatta beni tanıyanlar bilir hayatta ki en büyük keyfim deniz kenarı kahvaltı yapmaktır .Yine her zaman ki gibi bi akşam bir  gün sonra ki sabah için hazırladım kahvaltı sepetimi ve  haberleri açtım ‘sahil kenarları bu geceden itibaren yasak’ ibaresi ile karşılaştım. Hayatımda ilk kez denize gitmek yasak oldu bana. Kalakaldım  .Özgürlüğüne çokça düşkün olan ben uzun süre sitem ettim bu olaya. Sonra durumlar giderek karıştı. Yasakların sayısı birden artmaya başladı. Ve her geçen gün vakalar ölümlerle sonuçlanmaya, rakamlar birden artmaya başladı. Her zaman ki gibi sıradan olan bi akşam oturmasında birden iki günlük ‘sokağa çıkma yasağı’ ilan edildi. Hayatımda ilk kez sokağa çıkma yasağına şahit oluyordum. Durumu tahmin ettiğimden daha normal karşılayıp evimde oturmaya devam ettim. Ama şahit olunan manzara oldukça ürkütücüydü. İnsanlar sadece iki gün sokağa çıkamayacakları için uzun uzun kuyruklar oluşturmuş ve sosyal mesafeyi hiçe sayan tavırlarıyla ‘iki saatte ne alabilirsek’ mantığı ile sokaklara koşmuştu. Bu kadar mı bağımlıyız diye düşündüm bir şeylere; yani biz evimizde sadece iki günü idare ettirecek kadar da mı malzemeye sahip değiliz. Bence bizim sahip olmadığımız şey erzak değildi, bizim sahip olmadığımız şey ya da kaybettiğimiz şey yetinmekti. Evet iki gün yemeklerimizin yanında içecek olmazsa ya da aksam televizyon izlerken cips keyfi yapmazsak evet ölürdük. Normal kahvemiz var ama iki gün damla sakızlısını içmesek de biz ölürdük. Ne zaman nerede yitirdik Çanakkale de üzüm hoşafı içerek savaş kazanan milletin ruhunu ? İnanın bilmiyorum.

Ve sevgili insanoğlu tüm bu olanlardan ders çıkardı mı acaba diye merak ediyorum ben. Bir virüs yüzünden evlerimizde oturduk kaldık. Hani şu vakit bulamıyorum vakit olsa şöyle yapacağım, böyle hobi edineceğim ,şu kadar kitap okuyacağım diyenlerimiz yaptı mı tüm bunları ?

Nasıl hissettirdi balkon demirleri arkasından bir zamanlar yürüdüğümüz yerlere bakmak ? Buralara bakarken doğal ortamlarından koparılıp gelip bir sürü meraklısı olduğu için bir türlü kapanmayan hayvanat bahçelerinde ki hayvanlar hiç aklınıza geldi mi ?

Nasılda özgürmüşüz aslında değil mi? Ailelerimizi ziyaret etmenin ya da her zaman yaptığımız ve artık bir lüks olduğunu unuttuğumuz şeylerin aslında ne kadar büyük nimetler olduğunu gördük mü ?

Devletlerin asla ve asla dini olmaz ama biz büyük oranda Müslüman ağırlıklı bir ülkede yaşıyoruz ve bizim için önemli dini yaşayışlarımız var. Özellikle içinde bulunduğumuz Ramazan ayında Teravih namazları için gittiğimiz camilerin kapısının bile kapalı olduğu bir dönemdeyiz. Daha önce hiç böylesini duymamıştım. Ne acı…

Ve en önemlisi kendimizle hiç ama hiç bu kadar yalnız kalmamıştık .Peki bu sürede kendimizi dinleye bildik mi ? Şöyle bi vicdan muhasebesi yapıp olaylara biraz daha uzaktan bakıp, kendimizi geliştirmek adına ruhumuzu besledik mi ?

Bence bu virüsten bizim öğrenecek çok şeyimiz vardı ve bu olay insanlığın başına gelen bir cezaydı. Her şeyin tek sahibinin kim olduğunu hatırlattı bize . Harcanacak yer olmadığı zaman paranın ne kadar değersiz bir şey olduğunu gösterdi. Sağlığımız yerinde olmayınca dünyanın ne kadar anlamsız olduğunu anladık. Milyon dolarlara sahip olsak da nefes almaya çalışmanın bir bedeli olmadığını gördük. Tüketimin olmadığı bir toplumda petrolün ne kadar değersiz olduğunu gördük. Evde kaldığımız bu süreçte ev hanımlarının nelerle uğraştığına şahit olduk. Yemek yapmayı, temizlik yapmayı sadece kadınların değil erkeklerinde yapması gerektiğini ve istenildiğinde bunun ne kadar güzel yapılabildiğini gördük. Yetinmeyi öğrendik. Birbirimizi görmeden de sevebilmeyi anladık. Sahip olduğumuz birçok şeyin lüks olduğunu ve bunun çok daha azına sahip olarak nasıl yaşanıldığını öğrendik.

Biz evde kaldık ve doğa da hayat bizsiz ne kadar da güzel devam etti buna şahit olduk. İnsanoğlunun bulunduğu yerlerin sanki tek sahibi kendisiymiş gibi sürekli betonarme yapılar yapmasının ne kadar yanlış olduğunu anladık. Ve elini doğadan çeken insanoğlundan sonra tertemiz olan denizlerin berraklığını gördük. Doğa bize hatırlattı bence asıl sahibin kim olduğunu. İnsanoğlu olarak biz uzun zamandır ev sahibiyle misafirin kim olduğunu karıştırmıştık çünkü.

Ve doğa bize fısıldadı ‘Gereksiz olan sizsiniz ve siz sadece benim misafirimsiniz. Lütfen misafirlikten benim olana zarar vermeden yaşayıp, gidin ‘ .Evet, anladık.

Bu süreçte öğrenecek çok şey var. En temel olanı yani mesafe koymayı öğrendik .Bunun adına da sosyal mesafe dedik. Bu sosyal mesafeli hayat ne kadar devam eder bilmem ama biz hem sosyal hem de ruhsal mesafeyi koyarak yaşamaya devam edelim bundan sonra ? Çünkü bilirsiniz en az vücut sağlığı kadar önemlidir ruhsal sağlık ?

Mutlu,umutlu ve virüsün olmadığı yeniden özgür olduğumuz zamanlarda görüşmek üzere.

Sağlıkla kalın.