MÜSLÜMAN VE MÜMİN İFADELERİNİN GERÇEK MANASI VE BİZ MÜSLÜMANLAR

'GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER

“GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER.”

MÜSLÜMAN VE MÜMİN İFADELERİNİN GERÇEK MANASI VE BİZ MÜSLÜMANLAR


Her şeyimizde olduğu gibi, zaman kelime, ifade, ibare, fikir ve düşünce dünyamızı da alabora etmeye devam ediyor. BU tahribata karşı direnme ancak; iyi bir irade, sağlam bir inanç ve bu inancı devamlı dik ayakta tutacak, düşünce ufkumuzu genişletip sabit kılacak faydalı ve değerli kaynaklardan okuyarak faydalanmakla olabilir.

Dünya işlerinde, siyasette, eğitimde, ziraatta, ekonomide, sanayide, nezaket ve medeni münasebetlerdeki toplum hayatı ve gerçeklerini yeniden anlatmamıza gerek yok. Hergün yüzlerce, binlerce çarpıklığı bizzat yaşıyor medyadan takip ediyoruz.

Mensubu olmakla iftihar ettiğimiz yüce dinimiz, Kusî Kitabımız, İnsanlığın şerefi Peygamber Efendimiz (ASM) konusunda da, din ve iman anlayışımız konusunda da halimiz pek iç açıcı değil maalesef!     Manevi hayatımızla ilgili önemli soru şu: Bizler mümin ve de müslüman mıyız?

Bu soruya değerli bir otorite; Mısırlı alim Şeyh Şa’ravi rahimehullah oldukça düşündürücü bir yorum getiriyor ve şöyle diyor:
“Ben San Francisco’da iken bir müsteşrik bana sordu:
“Sizin Kuran’ınızda bulunan şeylerin tamamı doğru mu?”
Cevap verdim: “Kesinlikle evet.”
Tekrar sordu: “O halde Allah niçin kâfirlerin müminlere galip gelmesine imkân veriyor? (Hâlbuki Kuran diyor ki: “Allah kâfirlerin müminlere galip gelmesine asla imkân vermez.” Nisa: 141)”
Dedim ki: “Çünkü bizler Müslümanız, mümin değiliz de ondan.”
“ Müminlerle Müslümanlar arasındaki fark nedir?”
Şeyh Şa’rafi şöyle cevap verdi: “Günümüzde Müslümanlar namaz, zekât, hac ve Ramazan orucu gibi İslam’ın ibadet cinsinden bütün sembollerini yerine getiriyorlar fakat onlar tam bir sıkıntı ve yokluk içindedirler!!”
“İlmi, iktisadi, sosyal ve askeri sıkıntılar… vs.”
“Bu yokluk ve sıkıntıların sebebi nedir?”
“Kuran’da geçen bir ayette şöyle denilir: “Göçebe Araplar biz iman ettik, diyorlar. Onlara de ki: Siz iman etmediniz. Fakat Müslüman olduk, deyin. Çünkü iman henüz kalplerinize girmedi.” (Hucurat: 14).
“Bana sordu: “O halde onlar niçin sıkıntı ve yokluk içindedirler?”
“Bunu Kur’an-ı Kerim açıklıyor. Çünkü Müslümanlar müminler merhalesine yükselemediler.”

“Şunları iyi düşün: “Onlar gerçek mümin olsalardı Allah onlara mutlaka yardım ederdi. Bunun delili Allah’ın şu ayetidir:  “Biz müminler yardım etmeyi üzerimize borç kıldık” (Rum 47)”
“Eğer mümin olsalardı diğer ümmetler ve halklar arasında daha önemli ve saygın bir konumda olurlardı. Bunun delili Allah Teala’nın şu ayetidir: “Gevşemeyin / yılgınlık göstermeyi ve üzüntüye kapılmayın. Eğer (gerçekten) inanıyorsanız üstün gelecek olan sizsiniz.”
“Eğer mümin olsalardı Allah Teâlâ diğer milletlerin onların üzerinde herhangi bir hâkimiyet kurmalarına izin vermezdi. Bunun delili Allah Teâlâ’nın şu ayetidir: “Allah kâfirlerin müminlere galip gelmesine asla imkân vermez.” Nisa: 141)”
“Eğer mümin olsalardı Allah Teâlâ onları bu hor ve hakir durumda bırakmazdı. Bunun delili Allah Teâlâ’nın şu ayetidir:  “Allah müminleri içinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir.” (Âli İmran: 189)”.
“Eğer mümin olsalardı Alla Teâlâ her durumda onlarla beraber olurdu. Bunun delili Allah Teâlâ’nın şu ayetidir: “Muhakkak ki Allah müminlerle beraberdir.” (Enfal:19).”
Fakat onlar Müslümanlık aşamasında kaldılar, müminlik aşamasına yükselemediler. Allah Teala buyuruyor ki: “Onların çoğu mümin değildirler.”
O halde müminler kimlerdir? Buna da Kur’an-ı Kerim şöyle cevap veriyor: Onlar: “Günahlarından uzaklaşan tövbekârlar, ibadetlerine devam eden âbidler, Allah’a hamd edenler, lezzetlerden uzaklaşarak oruç tutan zahitler, rükû ve secdeleriyle Rablerine boyun eğenler, iyiliği emredip, kötülüğü engelleyenler ve Allah’ın belirlediği sınırları aşmayanlardır.” (Tevbe 112)
Yani Allah Teâlâ zaferi galibiyeti, hâkimiyeti ve yüksek bir durumda bulunmayı müminlere vaat etmiştir, Müslümanlara değil.

Bu sohbette geçen ayet ve manalarından çıkaracağımız sonuç şu olsa gerektir: Her kim olursanız olunuz; inandığınız davaya tam olarak inanın, o davanın prensiplerine uygun hareket edin, göründüğünüz gibi olun, olduğunuz gibi görünün. Şahsınızda yaşamadığınız hiçbir dava ve inanç sizi neticeye ve başarıya götürmez.

Kimlik bunalımı yaşamayan, fıtri hayata ters hareket etmeyen. En önemlisi hayata kendimize ters düşmeyen bir hayat yaşamak, Gerçek manda hayatı anlayıp, hayata, hakikatlere inanç ve doğru olan ideallerimize ters düşmemek ümit ve tesellisiyle  05.09.2018 NEJAT EREN GÜZLE GÜNDOĞMUŞ ANTALYA.