OKUMANIN ÖNEMİ VE BAZI NÜKTELİ HAKİKATLER      

'GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER

“GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER.”

OKUMANIN ÖNEMİ VE BAZI NÜKTELİ HAKİKATLER 

Okumanın, hele de Yaratanın emri doğrultusunda kâinat kitabını, insanları, insanlığı ve şahsın kendini okumasının önemini anlatabilecek kelimeleri bulmada zorlanırım. Okumayla ilgili arşivlerde çok güzel sözler vardır. Bazılarını okuduğumda onları- hele de sosyal medya kolaycılığının yaşandığı böyle bir dönemde kabullenmekte çok zorlanıyorum.                Bir profesörün şöyle güzel bir tespit var: “Bugünden itibaren üç yıl boyunca hiç kitap okumasam, üç yıl sonra bir ortaokul mezunu seviyesine inerim!” İlmin izzeti, okumanın önemini güzel anlatıyor.                Namık Kemal; “ Adem oğlunun hayvani kısmı yemekle, insani ciheti de okumakla kaimdir.” sözü de tefekkür dünyamızı aydınlatacak ilginç bir benzetmedir.                “Bilgisiz kimse davula benzer, sesi çoktur ama içi boştur.” Sözü günümüze ayna tutuyor.                 “Gençken bilgi ağacını dikelim ki, yaşlandığımız zaman gölgesinde barınacak bir yerimiz olsun.” Sözü,  ‘İlim, maldan hayırlıdır, çünkü ilim seni korur, malı ise sen korursun. Mal harcamakla azalırken, ilim harcadıkça çoğalır.” Hakikatlerini de hafızalarımıza nakşedelim.                 Yapılan araştırmalarda, dünya ülkeleri ve milletleri ile ülkemizdeki okuma yazma oranlarını kıyasladıkça derin bir üzüntü ve ibretle irkilirim. Kütüphaneleri boş, kahvehaneleri aylak insanlarla dolu bir manzara vicdan rahatsızlığı veriyor.               Eğitim konusunda çok yetersiz ve geride olduğumuzu resmi yetkililer de saklayıp, çarpıtıp, gizleyemiyorlar. Aileden başlayacak bir eğitim seferberliğine şiddetle ihtiyaç var. Aile içersinde çok basit bir prensiple “okuma” alışkanlığı kazanılıp, sürdürülebilir. Her gün yirmi-otuz dakikayla aile fertlerinin uygun göreceği ve birlikte tespit edecekleri bir zaman diliminde okuma alışkanlığı rutin haline getirilebilir.                Ayrıca fert olarak kendi öz disiplinimizi tespit edip her gün sabit bir saat veya sayfa sayısı üzerinde prensip kararı alabiliriz. Bu işlerin çok fazla bir riski ve zoru da olmasa gerek.                Allah’ın ilk emrinin; “Oku! Yaratanın adıyla oku!” şuuruyla okumaya devam etmek bir nimettir.                 Bediüzzaman hazretlerinin: “Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku! Yoksa hayvan ve camid (cansız) hükmünde insan olmak ihtimali var!” beliğâne sözünü hatırlatalım.               Bediüzzaman’ın mümtaz talebelerinden, Zübeyir Gündüzalp’ın; “Şimdi oku! Kabirde okuyamazsın!” tespitini hatırlatalım. Okumanın tahsil ve cahillikle olan ince irtibat ve alâkasını basiret sahiplerine bırakarak, yazımızı “Okuma ve Tahsil” konusunda olan Kayserili fıkraları, tespitleri “Okuma ve Kayserili esprileriyle” bitirelim.                 “Kayseri'de okuması yazması olmayanlar tercih nedenidir. En fazla ortaokula  kadar müsaade vardır.”

“Okur-yazar olmayan Kayserili: Dükkân sahibi.”

“Okur-yazar Kayserili: Mağaza sahibi.”

“İlk mektep mezunu Kayserili: Tüccar”

“Ortaokul mezunu Kayserili: Fabrika sahibi.”

“Lise mezunu Kayserili: Memur”

“Üniversite mezunu Kayserili: Müdür.”

“Mastır yapan Kayserili: Genel Müdür.”

“Doktora ve üzeri eğitim alan Kayserili: Akademisyen.”

“Doçent olan Kayserili: Dışişleri Bakanı.”

“Profesör olan Kayserili: Başbakan”

“Onlar için ilk mektep KAYSERİ”.

“Orta mektep Adana, İSTANBUL,ANKARA, İZMİR... “

“Lise Almanya, AMERİKA, HOLLANDA...”

“Üniversite: ADETTİR “

“Kayserililer üniversite okumazlar. Üniversite okuyanlar Kayserililikten çıkmış sayılır!”

“Gerçek Kayserililer, okuyanı yazanı severler ama tahsil hayatları yoktur!”

Bütün bu tespitleri daha da pekiştirecek iki canlı örnek;

“Emekli öğretmen yolda giderken, yanına son model bir araba durmuş. İçinden çıkan bir genç:

“Hocam sizi gideceğiniz yere kadar götüreyim.”

Öğretmen genci tanımamış.  Genç: “Benim hocam Hacı Bekir, tanımadın mı? Kayseri Lisesinden.”'

Öğretmen biraz hafızasını yoklayınca genci tanımış. “Lan oğlum Hacı Bekir seni tanıdım ama bu ne zenginlik, sen fakir bir öğrenciydin.”

Hacı Bekir anlatır: “Öyleydim hocam ama okuldan sonra ticarete başladım. Kısa zamanda biraz para kazandık.”

Bunu duyan öğretmen iyice şaşırır:  “Lan oğlum ticaret hesap işidir. Ben seni matematikten sınıfta bırakmamış mıydım? Sen nasıl ticaret yapıyorsun?”

“Valla hocam matematik falan bilmem. (1)'e alıp (4)'e satıyorum. Aradaki %3'le de geçinip gidiyoruz.”

Bir başka “ KAYSERİLİ İŞİ!”

Kayserilinin biri iş için Ankara'ya gitmiş ve bir taksiye binmiş. İneceği yere geldiğini ve inmek istediğini belirtmiş taksiciye. Ama dinleyen nerede! Taksi rampa aşağı hızla gidiyormuş. Kayserili telaşla bağırmış:

“Şoför gardaş, hayırdır nereye gidiyoruz böyle? Mezbahaya kelle mi yetiştirecen?”

“Ne mezbahası birader, fren patladı görmüyor musun?”

“Bir şeyler yap o zaman!”

“Maalesef yapacak bir şey yok!”

“Bari taksimetreyi gapat gardaşım yav!.”

Kayserililere okuma ve tahsilde biraz ruhsat olabilir ama siz Kayserili değilseniz “OKUMAYA YA HEMEN BAŞLAYIN, BAŞLAMIŞSANIZ ARA VERMEDEN DEVAM EDİNİZ LÜTFEN”Hepimize iyi okumalar efendim!  NEJAT EREN GÜZLE GÜNDOĞMUŞ ANTALYA.