RAMAZAN YENİDEN GEÇMİŞ GÜNLERİMİZİN MUHASEBESİNİ YAPABİLMEK

RAMAZAN YENİDEN GEÇMİŞ GÜNLERİMİZİN MUHASEBESİNİ YAPABİLMEK Kıymetli Okurlarımız! Rahmet iklimi olan Ramazana girdik ve yavaş yavaş ortasına geliyoruz

RAMAZAN YENİDEN GEÇMİŞ GÜNLERİMİZİN MUHASEBESİNİ YAPABİLMEK

Kıymetli Okurlarımız!

Rahmet iklimi olan Ramazana girdik ve yavaş yavaş ortasına geliyoruz. Günlerimiz hızlı bir şekilde akıp gidiyor. Nereden geldik nereye gideceğiz sorusuna cevap veremeyecek ve bunu düşünemeyecek kadar modern hayat önümüze meşgaleler koyuyor. Neredeyse Rabbimizle baş başa kalamıyoruz. Bu açıdan bakıldığında bu rahmet mevsimi bizim için büyük bir fırsattır. Çünkü bizi en çok meşgul eden yeme içmelerimiz bu ayda bizi meşgul etmeyecek. Böylesi günler geçen günlerimiz ne durumda, acaba Rabbimizi memnun edebildik mi kulluk konusunda eksikliğimiz nedir bunları düşünme zamanıdır. Eksiklerimizi görüp yeniden samimi kul olmak konusunda Allah’a söz verme zamanıdır.

Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekatı verenlerin mükafatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.”

( Bakara, 2/277.)

 

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in beyanı ile evveli rahmet olan bu ayda, rahmet-i Rahmana vesile olacak, kalplerimizi merhamet-i ilahi ile buluşturacak salih ameller işleyebildik mi? Ortası mağfiret olan bu ayda, en halis tövbe ve istiğfarlarla “Tevvab, Gaffar, Settar” olanın dergâhına iltica eyleyebildik mi? Günahlarla, isyanlarla kirlenen ellerimizi, dillerimizi, gözlerimizi ve gönüllerimizi Allah’ın af ve mağfiretiyle yıkayabildik mi? Affedenlerin affolunacağının idraki ile küslükleri bitirip, dargınlıklara son verebildik mi? Hayatımız adına Rabbimizi hoşnut edecek, Resulullah ile biatimizi perçinleyecek, bizi cehennemden azat edip, cennete eriştirecek bir kararlılığı ortaya koyabildik mi? Ramazan ayını değerli kılan Kur’an-ı Kerim’e hak ettiği değeri verebildik mi? Cahiliyye çağının karanlıklarını ilim ve irfanla aydınlatan bu Kitabın bizim de yolumuzu aydınlatmasına izin verdik mi?

Bu sorulara cevabımız olumlu ise ne güzel ama üzülerek ifade edelim ki; hükmü kıyamete dek baki kalacak Yüce Kitap’la aramızdaki bağımız gün geçtikçe zayıfladı. Kuran’ın yasakladığı birçok husus Müslümanlardan da sadır olmaya başladı. Kibir, gösteriş, israf, yalancılık, tembellik, bencillik, haksızlık, bozgunculuk, ihanet, cana kıyma ve diğerleri…

Üstünlüğün yalnızca takvada olduğunu söylememize rağmen mal ve mülkü, şan ve şöhreti, makam ve mevkii övünç vesilesi yapıp kibre kapıldık. Devir ye kürküm ye devri oldu. Adamlık vasfına sahip olmayanlar malları sayesine adam yerine konur oldu. İşledikleri aleni günahlar yüzünden yüzüne bakılmayacaklara servetleri sebebiyle toplumda başköşeye oturtulur hale geldi. İbadetlerimize riya bulaştırdık. Bir lokma ekmeğe, bir yudum suya muhtaç insanlar varken Allah’ın bize bahşettiği nimetleri hoyratça kullandık. Bencilliğimizin esiri olduk. Hak ve hukuka riayet yalnızca dilimizde kaldı. Kısaca Allah nezdinde bizatihi kıymetli olan insanın kadrini bilemez hale geldik.

İşte, Ramazan unuttuğumuz bütün Kuranî değerleri bizlere yeniden hatırlattı. Öyleyse geliniz! Ramazanın manevi ikliminin bize kazandırdığı tüm bu değerlerimizi muhafaza edelim. Kararmaya yüz tutan kalplerimizi onunla huzura kavuşturalım. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in bize bıraktığı sorumluluğu ağır olan bu emanete sımsıkı sarılalım. Onu bir kenara itmek yerine hayatımızın merkezine alalım. Onun rehberliğinden bir an olsun ayrılmayalım. Rabbimizin “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kuran’a) sımsıkı sarılın.”( Âl-İ İmrân, 3/103.) emrine kulak verelim.

Geliniz! Cennete giden yolumuzda önümüze çıkan sarp yokuşları aşabilmek için maddi, manevi her çeşit tutsaklıktan kardeşlerimizi kurtarmaya, yetime kucak açmaya, yoksulu doyurmaya gayret edelim.

Bu mübarek günler, Efendimizin cömertliğinin esen rüzgârları kıskandıracak derecede zirveye çıktığı günlerdir. Öyleyse bizler de bu günlerde malın haramdan, gönlün mal tutkusundan arındırılması olan zekâtlarımızı, var oluşumuzun sadakası olan fitrelerimizi, sadakatimizin göstergesi olan sadakalarımızı Rabbimizin muhabbetini kazanmak ve O’na yaklaşmak arzusu ile verelim. Arınma ve yücelme vesilesi olan Sadaka-i fıtırlarımızın, Bayram namazına kadar ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasının vacip olduğunu unutmayalım. Bilelim ki sadakalarımız, kıyamet günü altında serinleyeceğimiz gölgeliklerimiz olacaktır.( İbn-i Hanbel, IV, 233.)

 

Kıymetli Okuyucularımız!

Bir taraftan arınmış, korunmuş, bol ecir kazanmış olma ümidi, diğer taraftan bir sonraki Ramazan’a yetişememe endişesi ile bu ayda kendimize çeki düzen verelim. Kulluk yönünden eksiklerimizi gidermeye çalışalım.

Ya Rab! Bu günler hürmetine, İslam coğrafyasında akan kan ve gözyaşının durmasını, bütün kardeşlerimizin Ramazanı huzur ve güven içerisinde geçirmesini nasip eyle.

“Allah’ım! Seni anıp zikretmek, nimetine şükretmek, sana en güzel şekilde ibadet etmek için bize yardım eyle”

“Allah’ım! Sen affedicisin, affetmeyi seversin, bizi de affeyle”