SEVGİ VE KARDEŞLİK İKLİMİNE TOHUM EKMEK 

GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER

GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER.”

Çileli ve garip bir coğrafyadayız. Binlerce yıllık insanlık tarihinde Anadolu birçok savaşlara, göçlere, sıkıntılara ve zulümlere maruz kaldı? Bunlar tarihin karanlık sayfalarında gizli hadiseler. Bu ülke en son bir “İstiklâl Savaşı” ve destanımsı Çanakkale Savaşı yaşadı. Şimdi ise maalesef ilân edilmemiş uzun süredir devam eden bir nevi “iç Savaş” gibi “Terör ve anarşi” musibetiyle karşı karşıya!

Vatan müdafaası ve emniyeti için “Peygamber Ocağına” sevk edilen kınalı kuzulardan her gün acı haberler gelmeye devam ediyor. Bütün millet büyük bir endişeli ve tedirgin bekleyişte. Vatanın hangi köşesinde, nasıl, nereden, ne tür bir terör saldırısı gelecek? Hangi aileye “kor ateş” düşecek meçhul! Ülke müthiş bir karanlık tablonun kıskacında maalesef!

“Terör” dalgası islâm coğrafyası ve ülkemizi bir türlü terk etmiyor sanki. Zındıka komiteleri “Müslümanı Müslümana kırdırtma fitnelerine devam ediyorlar. Bütün bunlar neden ve nereden besleniyor bunun farkında olmamız lazım. Ülke genelinde “kamplaşmayı” bırakıp sebebini iyi teşhis edip çözüm bulmamız gerek. Millet olarak top yekûn, iktidarıyla, muhalefetiyle, devlet bütün kurumlarıyla bu anlayışın değişmesi için bir şeyler yapmamız lazım. Tarafgirliğe giden yolu göz ardı edersek doğru teşhis koyamazsak hepimiz zarar görürüz.  Bu tür oluşumlarda dış güçlerin ellerini ve amaçlarını göremezsek yine yanlış yaparız. Gizli oyunların farkına varamazsak aldanırız ve aldatırız.

Terör ve anarşinin köklü çözüm noktalarına inemezsek zaman, enerji ve en kötüsü insanları kaybetmeye devam ederiz. Bu belânın tek panzehri: İman ve itikad zaafının gidermektir. Kur’anın bayraktarlığını yapan ecdadın tatbikatına ve aslına geri dönmektir. İman ve itikattaki tavizsiz duruş çizgisinde sebat etmektir. Toplumu eğitmek ve bilgilendirmektir. Bu konuya ağırlık ve önem vermektir. Bu toprakların mayesi ve hamuru olan ve arka plana itilen; muhabbet, sevgi, şefkat, merhamet, nezaket ve medeni cesareti tekrar hayata geçirip yaygınlaştırmaktır. Gizli ellerin terör ve anarşiyle gölgelediği  bu güzel hasletleri yeniden canlandırmaktır! Olayın bir başka açısı da, işin asıl hikmet ve kader cihetini de dikkate almaktır. Bütün bunları geniş ve farklı boyutta düşünmektir.

İslamiyet’in özü ve aslı olan “manevi cihad” anlayışının gereği olan “davet ve tebligatın” tam olarak anlaşılamaması ve tatbik edilememesidir.  İ’layı Kelimetullah’ın son kalelerinden olan bu topraklardaki Kur’anî hakikatleri görmezden gelerek, sırf bir siyasi hırs ve ihtiraslar uğruna millete ve tarihe –Allah korusun- ihanet ederiz. Dış mihrakların tahrikiyle yıkıcı fikir ve cereyanları ithal etme garabet ve hastalığına yakalanmanın faturası ağır olur. Mevcut olan menfi kamplaşmanın bir şekilde giderilmesidir.

Terör ve anarşinin azgınlaşmasındaki hikmet ve kader cihetinin asıl sebeplerinden birisinin de; “Manevi hayattan uzaklaşma” olduğunu unutmayalım.

İslâm ve insanlık âleminin her türlü dertlerine ve problemlerine Kur’an’î reçeteyle çare üretmiş olan bir dindir. Bu dinin mensuplarına düşen bunu  hakkıyla yaşamaktır. Vicdan, akıl ve mantık bunu emreder.   Allah milletimizi ve Müslümanları daha beterinden saklasın.

Birinci Cihan Savaşında, Doğu Anadolu’nun yalçın kayalıklarında, ebedi düşman kabul edilen Rus ve Ermenilere karşı “savaş ortamında” İslam’ın inanç, nezaket ve medeniyet tatbikatı var. Yaşlıları, bayanları, düşkünleri ve çocukları eziyet ve öldürmekten uzak tutan bir anlayış var! Bu gün de işte buna ihtiyacımız var. Kanı dökülenlerin çoğu kardeş olan Türk ve Kürtlerdir. Et ve tırnaktır.

Allah’ın İlâhî adaletine, sonra da gerçek otorite ve adalete havale etmektir. Birlik ve beraberliğimiz için, vatan müdafaası ve emniyeti için görevde bulunan kardeşlerimizin muhafazası için duaları artırarak devam ettirelim. Zalim ve terörizmden yana olan kim olursa olsun onları da ilkönce Yaratana sonra da gerçek adalete havale edelim. Bedduadan daha ziyade duaya mesai harcama gayretinde olalım.

En başta nefsimizden başlayarak, hepimiz Müslümanlar olarak ciddi bir nefis muhasebesi yapıp birbirimize ve sorumluğu büyük olan her kademedeki sivil ve resmi zevata hidayet ve adaletli davranmaları hususunda sık ve halis dualara devam edelim.

Bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet kederli aile ve dostlarına sabrı cemil niyaz ediyorum. Allah daha büyük acıları bu vatana ve ailelere yaşatmasın! Amin. NEJAT EREN ANTALYA 18.01.18