SOKAKTA ADAM ARAYAN ÇILGIN FİLOZOF VE DOĞRU DÜRÜST İNSAN MODELİ

'GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER

“GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER.”

SOKAKTA ADAM ARAYAN ÇILGIN FİLOZOF VE DOĞRU DÜRÜST İNSAN MODELİ

Sinop'ta doğduğu söylenen ünlü düşünür Diyojen, güpegündüz elinde feneriyle sokaklara düşüp, bir şeyler aradığını görünce bu acayip halini görenler ona ne aradığını sorarlar.

Cevap çok düşündürücü ve ibretlidir. “Adam arıyorum adam!' diyerek o meşhur sözünü söyler. Ayrıca; Büyük İskender'i de. “Gölge et me başka ihsan etmem!” diyerek yanından kovan yine bu filozof Diyojen’dir.

Diyojen, bir fıçının içinde yaşayan, yalın ayak, mutlu mesut dolaşan, yediği tek şey de bayat ekme olan, tek mal varlığı tahta su çanağı olan, bir gün eliyle su içen bir çocuğu izleyince tahta çanağını da fırlatıp atan çılgın bir tip!

Onun bu haline alışıp sohbet etmeye gidenler bir gün ona şu soruyu sormuşlar; “'Sence akıllı adam, nereden belli olur?”

'Tabii ki konuşmasından!” diye cevap vermiş Diyojen. “Peki, adam hiç konuşmazsa?” demişler.

Cevap yine çok müthiş: “O kadar akıllısına rastlamadım henüz.!”

Ona göre çok ve boş konuşmak kadar kötü bir şey yokmuş. Çok dinlemek için iki kulağımızın ve az konuşmak için bir ağzımızın olduğunu da her zaman vurgulamış.

Mutad olduğu üzere sepetinde güneşlenirken, onun namını çok uzak diyarlardan duyan, tarihin en başarılı savaşçılarından olan Büyük İskender yanına gelmiş. Diyojen buna hiç aldırmamış. aksine yerine daha çok yerleşip güneşi içinde hissetmeye çalışıyormuş. Makedonya'dan Hindistan'a kadar büyük bir İmparatorluk kuran Büyük İskender, bu duruma çok bozulmuş. Diyojen'in başına gelip dikilmiş. İstediği her şeyi yapabileceğini, büyük bir imparator olduğunu göstermek için Diyojen'e, 'Dile benden ne dilersen?' demiş. Işıktan zor araladığı gözleriyle İskender'e söyle bir bakan Diyojen, “Gölge etme başka ihsan istemem!” diyerek imparatoru red etmiş. İskender, çok kızmakla birlikte ona bu davranışının sebebini sormuş. Diyojen, 'Ben nefsimi kendime esir ettim, onun tüm isteklerini çiğnedim. Ama sen ise servetin, saltanatın yani nefsinin istekleri ardında koşuyorsun. Sen nefsinin kölesisin, bana ne yardımın olabilir ki?' diyerek Büyük İskender'i şaşırtmış.

Bir gün, dar bir sokakta Diyojen'in karşına zengin, kibirli başka bir adam çıkmış. Sokakta ikisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değilmiş. Gururlu ve kibirli zengin, hor gördüğü Diyojen'e tiksinerek bakarak, “Ben bir serseriye yol vermem!” demiş. Diyojen ise kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı vermiş, “Ben veririm!”

Diyojen bu tür hikayelerle savunduğu felsefesiyle herkesin içinde mutlu olmak için gerekti her şeyin barındığını anlatmaya çalışmış. Gerçek mutluluğun paraya, itibara ve maddi şeye bağımlılıkla asla mümkün olmadığını, çünkü dünyadaki en önemli şeyin hür olmak olduğunu hiç dilinden düşürmemiş. Bu nedenle bir sebeple gittiği Atina sokaklarında elinde fenerle, 'Adam arıyorum adam!' diye dolanmış durmuş.

Basmakalıp sözler, kibir, enaniyet, para, servet, şöhrete ve ezberci, taklitçi tüm geçersiz her tür yerleşik kuralın insan fıtratına aykırı düştüğünü yanlış kural ve inanışların çoğunun boş olduğunu göstermeyi, insanları sade, fıtrî, yaratılan halleriyle kabullenip irtibat ve münasebet kurmayı amaçlamıştır.

Gerçek ve doğru bir insan modeli için aşağıdaki şu hakikatler erbabına model olur inşallah.

Hakikati örselememek ve gölge olmamak.

Saf, temiz,  dik ve sağlam durmak.

Aslına, tarih, kültür, inanç ve benliğine uygun hareket edip, başkalarına alet olmamak.

Haddini bilmek çizgileri aşmamak.

Sade ve temiz duruş sergileyebilmek.

Medeni cesaret sahibi olmak.

Hep güzelliklere talip olup, onları gündemde tutarak kötü emel sahiplerine alet ve araç olmamak.

Konusuna, mesleğine, kendine, his ve duygularına hakim olmak.

İşi çığırından çıkarıp saptırmamak.

Agresif ve hissi olmamak.

Hakperest, adaletli ve sabırlı olmak.

Müspeti takip edip yıkıcı değil tamirci olmak.

Şefkat, şecaat ve fazilet sahibi olmak.

Etrafına ve hayata yeis, ümitsizlik, olumsuzluk aşılamamak.

İslâmiyetin, insanlığa; hep ümidi, hareketi, gayreti, güzelliği gösterip tavsiye ettiğini bilmek.

İnsanın, ne konuştuğu, konuşacağından daha önemlisi ne konuşmayacağını hesap etmesidir.

Ümidin, hep yeni hayatların başlangıcı olduğunu hatırdan çıkarmamak.

Ümidin, hayata tutunmak olduğunu unutmamak.

Ümidin, aşk,  heyecan, sevda, ışık ve nur olduğu gerçeğine inanmak.

Ümidin, karanlıkları gideren yağmur gibi bir rahmet olduğunu bilmek.

Ümidin, istikbalin yeşeren ağacı, açan gülü olduğunu unutmamak.

Ümidin, hayat, canlılık, emel ve hayal olduğu gerçeğiyle hayata bakabilmek.

Karamsarlık ve ümitsizlik hayatın baş belası, insanlığın sancısıdır.

Hergün birbirine ekranlarda milyonlara hakaretler yağdırıp kötü örnek olmaya devam eden sözde anlı, şanlı “büyükler” bu değerli tespitlerden ders alır mı dersiniz. Biz öz varlığımızla azıcık  ta olsa bu değerlere uyarak kendimiz, ailemiz ve bu güzel millet için ders alıp tatbik etmeye çalışalım inşallah.

Saygılarımla  NEJAT EREN