TÜRKİYEDE EĞİTİM ÖĞRETİM SİSTEMİ VE ÇOCUKLARIMIZ

'GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER

“GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER.”

TÜRKİYEDE EĞİTİM ÖĞRETİM SİSTEMİ VE ÇOCUKLARIMIZ

Milyonlarca yavrumuz, binlerce eğitimci ve öğretmenimiz geçen hafta başında zorlu ve uzun bir eğitim-öğretim yılına başladı. Hayırlı olsun diyoruz.

Yeni bir heyecan, yeni umutlar, yeni plan, yepyeni simalar, yeni sistem arayışları ve programlarla bütün ülke, aileler, çocuklar gençler, eğitimciler umuda yolculuğa başladık. İnşallah ülkemiz ve insanımız adına hayırlı ve başarılı bir yıl geçiririz. Dünya umut dünyası. Ama geçmiş yıllarımıza baktığımızda Ülke Eğitim Sistemindeki verilerin maalesef ümit veren neticelerini göremiyoruz. Bu veriler tahmin veya hayali veriler değil, resmi makamların değerlendirmelerine dayanıyor. Konunun uzmanları ve sorumlularının beyan, görüşleri ve raporları bunu söylüyor. Bu veriler de bu memleketin sahibi ve evlâtları olarak hepimize bir mesaj veriyor. Hepimiz bu konuda düşünmeli, kafa yormalı, sorumluluklarımızın bilincinde olarak  müspet çözüme yönelik gayret göstermeliyiz..

Herşeyden önce kendimize şu soruyu kendimize sormalıyız! Neden medeni ülkeler, batı dünyası, Japonya, Kore, Amerika, Almanya, İngiltere eğitim sahasında bu kadar güçlüdür? Neden özellikle ülkemizde ve Müslümanlar ülkelerde eğitim bu kadar güçsüz ve başarısızdır? Kısa ve gerçek cevabı şudur:  Demokratik ve kalkınmış ülkelerde her çocuğa ve her gence kaliteli eğitim verilir. Bu ülkelerdeki eğitim sitemi; hür düşünceye, sorgulamaya, araştırmaya, icat etmeye, bulmaya ve üretmeye odaklıdır. Bizdeki “Eğitim Sistemi” ise; teslimiyetçi, taklitçi, ezberci ve “tek tipçidir.” Yanlış, gerçek hayatla ilgisi olmayan, hakikatlerle örtüşmeyen, gelişime, üretime, araştırmaya, buluşlara ve icatlara ayak uyduramayan bir eğitim sisteminin uygulamaları, süreci ve neticesidir. Böyle ezberci ve dayatmacı bir eğitim anlayışından başka bir sonuç beklemek hayalcilik olur.
Dünyada elli yedi İslâm ülkesi ve bu coğrafyalarda yaklaşık 1.700.000. Müslüman yaşıyor. Yani, toplam dünya nüfusu içinde her beş kişiden biri Müslümandır. Bu rakamlara göre; her bir Hindu ve Budist’e karşılık iki, her bir Yahudi’ye karşılık ta 100 Müslüman düşmektedir. Bu kadar sayıya rağmen, Dünya standart ve ölçeğinde  neden Eğitim ve teknolojide doğru orantılı bir güç dağılımı yok?!
Bunun ana sebebi de işte bu statik, klasik, taklitçi, teslimiyetçi, tek tipçi, eğitim sistemidir. Dünyadaki elli yedi İslâm ülkesindeki üniversite sayısı 500 adet, yani üniversite başına iki milyon Müslüman düşmektedir. Başka bir deyişle iki milyon kişi için bir üniversite yapılmıştır. Bunların kalitesi de başka bir tartışma konusudur! Ülkemizdeki çoğu üniversitenin “Lise Seviyesinde” olduğu tartışmaları vardır.

Bu konunun dehşet verici mukayesesine bakarsak sadece ABD’de 5758 adet üniversite var. Bu ülkede yaşayan Müslüman ve Yahudi sayısı hemen hemen aynıdır. Okullaşma ve eğitimde ise Yahudi toplumunda okullaşma ve eğitim %80-85 lerdedir. Müslümanlar arasında ise okullaşma oranı %5-10 civarındadır.
Bir Çin üniversitesinin yaptığı araştırmada “Dünya Üniversitelerinin Akademik Değer Listesine Müslüman çoğunluğa sahip ülkelerin hiç birinden ilk 500’e giren tek bir üniversite yok! Neden?.. Cevabı basit!: Kalitesiz ve ezberci eğitim…Ülkemizle medeni dünya arasındaki en büyük farklılığın okuma yazma oranlarındaki düşüklüğün olduğu aşikârdır.

Meselâ; Hıristiyan dünyasında okuma-yazma bilenlerin oranı % 89’dur. Bunların %98’i ise en az ilkokul mezundur ve 100 kişiden 40’ı üniversite mezunudur. 15 Hıristiyan çoğunluğa sahip ülkedeki okuma-yazma oran ise %100’dür, yani bu 15 ülkede okuma-yazması olmayan tek kişiye rastlamak mümkün değildir!.
Müslüman ülkelerde durum ise şudur: 100 kişiden sadece 40’ı okuma-yazma bilir. Herkesin okuryazar olduğu tek Müslüman ülke yok! Bunların %50’si ilkokul sadece %2’si üniversite mezundur.             BİLİM İNSANLARININ ORANLARI DA ÇOK DÜŞÜK!
      Toplam bilim insanı sayısı ABD’de 4.000, Japonya’da 5.000’dir. 57 Müslüman çoğunluğa sahip ülkelerdeki toplam bilim adamı sayısı ise sadece 250-300 civarındadır. (Akademisyenlerin hepsi bilim insanı değildir. Bilim insanı demek, pozitif bilimlerle aktif olarak uğraşan kişi demektir.) Bu durumda her bir milyon Müslümana sadece bir bilim insanı düşmektedir.
Bütün bunların ana sebebleri; Kalitesiz-ezberci eğitim ve ARGE’ye (araştırma geliştirmeye) yeterli kaynak ayrılmamasıdır.
Müslümanlar gayri safi milli gelirin yalnızca % 0,2’sini araştırma-geliştirme bütçesi olarak ayırıyor. Buna mukabil Hıristiyan dünyası araştırma-geliştirmeye % 5 oranında, yani 25 kat daha fazla fon ayırmaktadır.
SONUÇ: İslam dünyası yeni bilgi üretecek kapasiteden yoksundur. Ayrıca dünyada üretilen bilgiyi kendi halklarına öğretmekte de başarısızdır. Bunun ispatı ileri teknoloji ihracat rakamlarında saklıdır: Pakistan’ın ileri teknoloji ihracatının toplam ihracatın içindeki oran %1’dir. Suudi Arabistan, Kuveyt, Fas ve Cezayir’in ise % 0,3’tür.         Hristiyan Singapur’da bu oran % 58′dir.

Gelecek Bilgi temelli toplumların olacaktır. İlginçtir, Müslüman 57 ülkenin gayri safi milli hâsılalarının toplamı 2 trilyon doların altındadır. Buna mukabil 310 milyonluk ABD tek başına 12 trilyon dolar değerinde,  Çin 8 trilyon dolar, Japonya 3,8 trilyon dolar ve Almanya 2,4 trilyon dolarlık üretim yapmaktadır.

Mal ve hizmet üretimi; İspanya’da 1 trilyon doların üzerindedir. Katolik Polonya 489 milyar dolarlık mal ve hizmet üretimi gerçekleşmektedir. Budist Tayland 545 milyar dolar değerinde mal ve hizmet üretimi yapmaktadır.
İşin daha acıklı tarafı ise şudur: İslam Dünyasının gayri safi milli hâsılasının tüm dünya gayri safi milli hâsılası içindeki oranı hızla azalmaktadır.           O halde Müslümanlar neden bu kadar güçsüzdür?
Çünkü eğitimdeki kalite düşüklüğü, akılcı olmama, ezberci, teslimiyetçiliğin neticesi böyle olur.

Bütün bu değerlendirmeleri yapmakta amacımız asla, ülkeyi, idarecileri kötüleyip bir hayal kırıklığı ve ümitsizliği gündeme taşıyıp birilerini suçlamak değildir. Amacımız olayın ciddiyetinin tespiti ve her birimize düşen ağır sorumluluk ve vebali hatırlatıp ellerimizi taşın altına sokmaya hazır olmamız lazım geldiğinin idrakinde olmaktır. Hayırlı ve başarılı bir eğitim yılını hep birlikte yaşamak ümit ve tesellisiyle. 20.09.2019 NEJAT EREN İZMİT ANTALYA