YAŞADIĞIMIZ HAYATA PEYGAMBER TERBİYESİNİ HÂKİM KILMAK (1)

YAŞADIĞIMIZ HAYATA PEYGAMBER TERBİYESİNİ HÂKİM KILMAK (1) Kıymetli Okurlarımız! Bu haftaki makalemizde günümüzde Müslümanların Peygamber çizgisinden ne kadar uzaklaştıklarından ve huzurlu bir hayat iç

YAŞADIĞIMIZ HAYATA PEYGAMBER TERBİYESİNİ HÂKİM KILMAK (1)

Kıymetli Okurlarımız!
Bu haftaki makalemizde günümüzde Müslümanların Peygamber çizgisinden ne kadar uzaklaştıklarından ve huzurlu bir hayat için yeniden Efendimizin öğretisine kulak vererek çağımızda O’nun terbiyesini ve ahlakını hayatımıza hâkim kılmanın gerekli oluşundan bahsederek başlamak istiyoruz. O’nun yaşam tarzına ‘’Sünnet’’diyoruz.
Sünnet, Hazreti Peygamber Efendimiz(sav) tarafından yaşanmış Kuran’dır, İslam'dır. Müslüman’ın örnek alacağı hayat çerçevesidir.
İlk Müslümanların zorluğu vardı, köhneleşmiş bir toplumsal yapı içinde yeni bir dine inanıyor olmanın bütün tepkilerini göğüslemeleri gerekiyordu. Ana – babanın bile yol kestiği ve kendi öz evlatlarına şiddet uyguladığı bir zamandı.
Ama yine o neslin bir avantajı bulunuyordu, yeni dinin tebliğ eden hayatta idi, onu görüyor, onun elinden tutabiliyor, onun terbiyesi ile yepyeni bir kişilik inşa edebiliyorlardı. Abdullah bin Ömer, vahiyle iç içe yaşamanın hassasiyetini anlatırken “Biz hakkımızda yeni bir ayet iner diye eşlerimizle münakaşa etmekten kaçınırdık” diyor. Vahiy sımsıcaktı.
Efendimiz, onları bir ateş çukurunun kenarından alıp kurtaran, onların üzerine titreyen, onların sonunun ateş olmaması için kendini helak edercesine gayret gösteren bir terbiye edici olarak içlerinde idi.
Efendimizin ahirete irtihalinden sonra gelen kuşakların zorluğu, böyle bir “Güzel Örnek”le, ancak kitaplarda buluşabiliyor olmalarıdır.
Bu zorluğu Efendimiz’de görmüş olmalı ki, “Kendisini görmeden iman eden ve izinde gidenlere(Müslim 1/150, 151, Malik 1/49, 50, Nesei 1/35, İbni Mace 2/580, Beyhaki 4/78, Ahmed 2/300, 408) özel bir iltifatta bulunuyor, onları “Kardeşlerim” diye niteliyor ve onlara “Kevser havuzunun başında beklediği” müjdesini veriyor.
** Sonraki kuşakların problemi, “O'nun yokluğunda O’nun la beraber olma” noktasında toplanıyor.
Bu durumda “O'nun yokluğunda O’nun la beraber olmaya” çalışırsak, bir anlamda, manen O Efendimizin terbiyesi altına girmiş oluruz, diye düşünmek yanlış olmaz.
“Efendimiz der ki bize...” diye başlayıp, tüm hayatımıza O’ndan ışıklar taşıyabiliriz.
Öyleyse gelin “Efendimiz der ki bize” diye başlayalım söze:
Efendimiz der ki bize:
İhsan üzere yaşa. Yani Allah'ı görüyormuş gibi, sen onu görmesen de, O'nun seni gördüğünden emin olarak bir kulluk düzeni kur.
Sonra mümin kişiliğimizi, İslam'la, İman'la ve İhsan'la dokumaya yönelir. Her birinin içini tamı tamına doldurmadan gerçek bir Müslümanlık kıvamına ulaşılamaz çünkü. (devamı haftafa)