ZAMANDA İSRAF

  Değerli Okurlarımız! Bu haftaki makalemizde israf kavramına değinmek istiyoruz

  Değerli Okurlarımız!

Bu haftaki makalemizde israf kavramına değinmek istiyoruz.Hayatımızda her şeyi israf ediyoruz: ‘’ Paralarımızı,ürünlerimizi,ekmeklerimizi ve en önemlisi hayatımızı israf ediyoruz.İsrafın her çeşidi dinimiz tarafından haram kabul edilmiştir.Örümüzün geçen günleri asla ve asla geri gelmeyecektir.Rabbimiz bu konuda şöyle buyurmaktadır:

 “Bizim sizi boşuna yarattığımızı ve tekrar huzurumuza döndürülüp hesap vermeyeceğinizi mi sandınız?” (el-Mü’minûn, 115) buyrulmaktadır.

Dolayısıyla, sahip olduğumuz maddî ve manevi nimetleri kullanırken, tamamen serbest bırakılmadığımızı ve bunları rızayı ilâhîye muvafık bir şekilde kullanmak mecburiyetinde olduğumuzu düşünmemiz icap eder.

Rabbimiz diğer bir ayeti kerimede de:

“Nihayet o gün (dünyada faydalandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.” (et-Tekâsür, 8) buyurarak büyük hesabı hatırlatmakta ve mesuliyetimizi vurgulamaktadır.

İşte israf da, Allah’ın rahmet ve muhabbetini kaybetmeye, üstelik ilâhî gazabı celbetmeye sebebiyet veren haramlardan biridir. Ayeti kerimede şöyle buyrulur:

“…İsraf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (el-En’âm, 141)

Zamanda İsraf:

İnsanoğlunun gaflet ve nisyanı sebebiyle en çok içine düştüğü hatalardan biri de zaman israfıdır.

Hayat, Cenabı Hakk’ın her canlıya bir defa kullanmak üzere bahşettiği ve muayyen bir zamanla tahdit buyurduğu son derece kıymetli bir nimettir. Zamanı, onun değerine en lâyık amellere sarf etmek şarttır.

Günümüzde de bir kısım insanlar imansızlık ve ahlâksızlık erozyonunda kaybolup giderken, onlara tatlı bir lisan ile yaklaşarak İslâm’ın güzelliklerini, zarafet ve nezaketini aksettirmek, her mümin için büyük bir iman ve vicdan borcudur.

Cenabı Hak Asr Suresinde:

“Asra (zamana) yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak îmân edip Salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” (el-Asr, 1-3) buyurmaktadır.

Cenabı Hak, kullarının zamanı kullanma hususunda hüsrandan kurtularak ilâhî ikramlara nail olabilmeleri için şu tavsiyede bulunmaktadır:

“Bir işi bitirince, hemen başka işe giriş, onunla uğraş! Hep Rabbine yönel, (O’na yaklaş!)

(el-İnşirah, 7-8)

Cenabı Hak Kur’ânî ifade ile “kurtuluşa eren” müminlerin bir vasfını da şöyle beyan buyurmaktadır:

“Onlar boş ve faydasız şeylerden yüz çevirirler.” (el-Mü’minûn, 3)

“…Boş söz ve işlere rastladıklarında vakarla oradan geçip giderler.” (el- Furkan, 72)

Salih bir mümin, her an ken­di iç âleminden haberdar olup, istiğfar, hamd, şükür ve rıza hâlinin hangi seviyede olduğunu tefekkür etmelidir.

Peygamber Efendimiz –(SAV), muhtereme Hafsa validemize şu tavsiyede bulunmuştur:

“Ya Hafsa! Çok konuşmaktan sakın. Allah’ın zikri dışındaki çok konuşmalar kalbi öldürür. Fakat Allah’ı çokça zikret! Çünkü bu kalbi diriltir.” (Ali el-Müttakî, I, 439/1896)

Cenabı Hak iki hususa çok dikkat etmemiz için bizi şöyle ikaz buyuruyor:

“Herhangi birinize ölüm gelip de: «–Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de SADAKA VERSEM ve SÂLİHLERDEN OLSAM!» demeden önce, size verdiğimiz rızıktan infak edin.”(el-Münâfikûn, 10)

Ömrünü ziyan edenlerin feryatlarını ve mazeretlerinin geri çevrilişini canlandıran şu ayeti kerime de, ne kadar ibretlidir:

“Onlar orada imdat istemek için: «–Ey Yüce Rabbimiz! Ne olur, bizi buradan çıkarıp dünyaya geri gönder de, daha önce yaptıklarımızdan başka, Salih ameller yapalım!» diye feryat ederler. Allah Teâlâ onlara şöyle buyurur: «–Biz size, düşünüp ibret alacak ve hakikati görecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Hem size peygamber de gelip ikaz etti. Öyleyse tadın azabı! Zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur!”

(Fâtır, 37)

Hayattaki bütün nimetlerde olduğu gibi zaman israfının ana sebebi de, ölümü lâyıkıyla idrak edememek veya bu müthiş hakikati kendimizden uzak görmek gafletidir.

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem bir gün:

“Ölüp de pişmanlık duymayacak hiçbir kimse yoktur.” buyurmuşlardı.

Ashabı kiram:

“–Onun pişmanlığı nedir ya Rasûlallâh?” diye sordular.

Efendimiz:

“–Muhsin bir kişi ise, bu hâlini daha fazla artırmamış olduğuna; kötülük eden bir kişi ise o kötülükten vazgeçmemiş olduğuna pişman olacaktır.” buyurdular. (Tirmizî, Zühd, 59)

Ayeti kerimede:

“Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık. Biz onları hak bir sebeple ve hikmetle yarattık. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.” (ed-Duhân, 38-39) buyrulmuştur.

Hazret-i Mevlana, dünya esaretinden kurtulup ebedî saadete kavuşmanın yolunu şöyle gösterir:

“Mala mülke fazla sarılma ki, vakti gelince kolayca bırakabilesin! Hem kolayca verip gidesin, hem de sevap kazanasın! Sen, seni sımsıkı tutana sarıl ki, Evvel de O’dur, Âhir de O’dur.”

“İnsanların çoğu bedenlerinin ölümünden korkarlar. Asıl korkulması gereken husus kalplerin ölümüdür.”

Cenabı Hak şöyle buyurur:

“Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın! İşte onlar fâsık olanlardır.” (el-Haşr, 19)

 

Değerli Okuyucularımız!

Boşa harcanan zaman, telafisi mümkün olmayan acı bir kayıptır. Zira geçmişe ait bütün dosyalar kapanmıştır. Ancak israf edilen zamanların nedametiyle; dua, tevbe ve istiğfara yönelerek her an Hakk’a iltica hâlinde bulunmak suretiyle o kayıpların, hiç olmazsa manen telafisi için gayret göstermeliyiz.

Başka bir sayıda buluşmak dileği ile Allah’a emanet olunuz.