Zekât En Güzel Sosyal Yardımlaşmadır (1)

Zekât En Güzel Sosyal Yardımlaşmadır (1) Değerli Okurlarımız! Bu haftaki makalemizde zekâttan söz etmek istiyorum

Zekât En Güzel Sosyal Yardımlaşmadır (1)

Değerli Okurlarımız!

Bu haftaki makalemizde zekâttan söz etmek istiyorum. Maalesef günümüzde zekât hep ihmal ediliyor. Zenginler zekât zamanı geldiğinde verecekleri miktar gözlerine çok görünüyor ve vermekten vazgeçiyorlar. Allah Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:

“Namazı kılın zekâtı verin. Allah'a güzel bir borç verin. Kendiniz için önden gönderdiğiniz her iyiliği Allah katında daha iyi ve sevapça daha büyük olarak bulacaksınız. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.”( Müzzemmil, 20.)

Zekât, İslâm'ın beş temel ibadetinden biridir. Kur'an-ı Kerim'in pek çok yerinde zekât, namaz ile birlikte anılmış,"Namazı kılınız, zekâtı veriniz" buyurulmuştur.

İslâm'ın beş temel ibadet üzerine kurulduğunu söyleyen Peygamberimiz, zekâtın, bu temel ibadetlerin üçüncüsü olduğunu bildirmiştir.( Buhari, İman, 2; Müslim, İman, 5.)

Zekât, kişinin isteğine bırakılmış bir yardım değil, yoksulun, zenginin zimmetindeki hakkı ve zenginin yerine getirmek mecburiyetinde olduğu bir görevdir.

Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulmuştur:

“Onların (zenginlerin) mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır.”( Zâriyât, 19)

Ayeti Kerime'de sözü edilen hak, zekât hakkıdır.

Zekâtın pek çok yararları vardır. Bunlardan bazılarına işaret etmek yerinde olur.

Zekât bir temizliktir. Hem malı temizler, hem de mal sahibinin gönlünü arıtır, ahlakını yükseltir

“Ey Muhammed, servet sahiplerinin mallarından zekât al; zekât, onların mallarını temizler, vicdanlarını arıtır.”( Tevbe, 103.) Ayeti kerimesi zekâtın bu faydasını özet olarak bildirmektedir.


    Zekat malı bereketlendirir ve çoğalmasını sağlar. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de:


“Siz Allah için verirseniz, Allah onun yerine (daha iyisini) verir.”( Sebe, 39.) buyurulmuştur.

Peygamberimiz, malının zekâtını verenlerin mallarının artırılması için meleklerin de ona dua edeceklerini bildirmiş ve şöyle buyurmuştur:

“Her sabah iki melek iner. Birisi, “Allah'ım, sadaka verenin malına bolluk ver.” der, diğeri de, Allah'ım, sadaka vermeyenin malını yok et der.”( Buhari, Zekât, 27; Müslim, Zekât, 17.)

    Zekât, Allah'ın verdiği servete bir teşekkürdür. İnsan, küçük bir ikramını gördüğü kimseye karşılık vermek için vesile ararken, sayılamayacak kadar nimetlerine eriştiği yaratıcısına şükretmek istemez mi? Elbette ister, Nitekim Allah Teâlâ:


“Eğer şükrederseniz elbette size (nimetimi) artırırım. Ve eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.”( İbrahim, 7.) buyurmuştur.

    Zekât, mala olan hırsı azaltır. Her şeyde zararlı olduğu gibi,mala karşı aşırı istek de zararlıdır. Böyle haris olan kimse meşrû ve gayr-ı meşrû demeden malını çoğaltmaya çalışır. Peygamberimiz ne buyuruyor:


“Âdemoğlunun iki dere dolu malı olsa bir üçüncüsünü ister. Âdemoğlunun bu muhteris gönlünü topraktan başka bir şey doldurmaz. Şu kadar ki (ihtirastan nefret edip) tövbe eden kişinin tövbesini Allah kabul eder.”(  Buhari, Rikak, 10; Müslim, Zekât, 39.)

    Zekât, zengin ile yoksulu birbirine yaklaştırır. Böylece zengin ile yoksul arasında servet farkından doğabilecek dengesizlikleri ortadan kaldırır. Kur'an-ı Kerim'de konu ile ilgili olarak şöyle buyuruluyor:


“Böylece o mallar içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet olmaz.”( Haşr, 7.)

    Zekât, müslümanın cennete girmesine sebep olur.


İşte bu ve daha başka yararları sebebiyle yüce dinimiz toplumdaki yoksullara ve kimsesizlere yardım için zekâtı farz kılmıştır.

Zekât Kimlere Farzdır.

Bir kimsenin zekât vermekle yükümlü olabilmesi için kendisinde ve sahip olduğu malda bir takım şartların bulunması gerekir.

    Zekât vermekle yükümlü olan kimsede bulunması gereken şartlar şunlardır:

    Müslüman olmak,

    Erginlik çağına gelmiş bulunmak,

    Akıllı olmak,

    Borcu olmamak,


Buna göre müslüman olmayan, erginlik çağına gelmemiş bulunan çocuklar, akıl özürlü olanlar zekât vermekle yükümlü değillerdir. Elinde nisap miktarı veya daha fazla malı olduğu halde, malı kadar veya daha çok borcu olan kimse de zekât vermekle yükümlü değildir. (devamı haftaya)