ZİYARET, İRTİBAT VE İNSANÎ İLİŞKİLERİN ÖNEMİ VE DEĞERİ

'GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER

“GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER.”

ZİYARET, İRTİBAT VE İNSANÎ İLİŞKİLERİN ÖNEMİ VE DEĞERİ

Genelde hayatın gerçek amacının; “mutluluğu yakalamak” olduğu söylenir veya kabul edilir. Aslında ise insanın dünyaya geliş sebebi;  yaratanını tanımak, ona olan inanç, kulluk, ibadet, ilim ve marifettir. Materyalist felsefenin tesirinde kalan bugünkü insanların çoğu mutluluğu ararken kendi akıl feneriyle bir şeyler üretmektedir. Sonuçta da bulduğu hiçbir yol ve tarz onu tatmin etmemekte ve her gün yeni arayışlara girmektedir.

Aslında günlük hayatta dört-beş şeye muhtaç olan insan, bu ihtiyaçları dörtyüz, beşyüze çıkarırken kafasına lüzumsuz birçok yeni sarmallar aldığının ve kendi kendine faturayı çok yükselttiğinin farkında bile olamamaktadır.

Şahıs, aile, millet ve toplumun mutluluğu için çok daha kolay, yol ve usuller vardır. Bunların temelinde de inanç ve maneviyat harcı olması şarttır. Meselâ beden ve ruh sağlığı için önemli bir kilometre taşı; Misafirliğe Gitmek, misafir ağırlamaktır! Geçirmiş olduğumuz Kurban Bayramı bunun en güzel örneklerinden birisidir.

            Sadece dünyevî noktada düşünenler için hayat için bir enerji kaynağı olan “Mutluluk” kof bir zevktir.  Çünkü “mutluluk”; sadece hırs, his, şehvani zevki tatmin etmekten öte bir anlamı vardır. “Nefsin heves tatmini” ile “ruhun manevî lezzetini” ayıramayan zihniyet anlık bir zevkin kurbanıdır.  

Mevcut maddi faktörler açısından “mutluluk”, kişiden kişiye, toplumdan topluma farklılık arz etse de günlük hayatın geçici serüvenleri olarak kalmaya mahkûmdur. Kuru kalabalıklarda yalnızlaşıp yabanileşen ruhlar gerçek manadaki bir mutluluğu bulamaz. Sadece, kendini kandırma ve bahane üretmeler bitmez. Bunların başında; Ekonomi, devlet, patron, diğer insanlar…vs gibi sebepler gelir. “Benlik ve ego!” çıkmaz sokağının gerekçeleridir.

            Ekonomik seviyede mesafe almış insanların resmi kayıtlar a göre çok ciddi sağlık problemleri olması “mutsuzluğun” gerçek sebeplerinden birisinin; “insanî ilişkilerdeki noksanlık” olarak karşımıza çıkıyor. 

            Derdi bilmeyen, paylaşmasını nasıl bilecek! “Sılayı Rahim!”, yani başta ebeveynler olmak üzere, ikinci ve üçüncü kuşak akrabalarla olan irtibat ve bağlılık ilâhi bir emirdir. Bunu bilip gereği yapılmazsa sonuç bellidir. Bu millet ve coğrafyanın; ziyaret,  misafirlik, inanç ve geleneği; “mutluluk” konusunda önemli bir gerçektir.

Ziyaret etme veya edilme; sevinci, hüznü, mutluluğu, acıyı, sorumluluğu birileriyle paylaşma aracıdır. Bu toplumun gerçeklerinden olan; Nişan, düğün, cenaze, hastalık, bayramlaşma bunların başındadır. Sevinçlerin ve hüzünlerin birlikte yaşanıp paylaşıldığı anlardır. Birbiriyle bağı olanların mutluluk paylaşımının meyveleridir.

            Aile fertlerinden başlayan, akraba, eş, dost, komşu, hacı arkadaşlığı, asker arkadaşlığı, mesai arkadaşlığı, mahalle ve millet arkadaşlığı zincirinin gereği olan ziyaret, sohbet ve muhabbet aranan “mutluluğun” en tesirli ilâçlarındandır. Bu ziyaretler; bereket, sevgi, hürmet, tebessüm, saadet, rahatlama, huzur ve paylaşımıdır.

             Konuşmak, dertleşmek, halleşmek insanî münasebet bir değer olan; “ilişki hukukunu”  oluşturur. Bu hukuk, dünya ve ahiret kardeşliğini kesilmeden devam ettirir. Hayatın gerçeği, güzellik ve hüzün, geçmiş tatlı acı hatıralar, geleceğin emel ve umutları, bu muhabbet ortamlarında paylaşılır, yaşanır, hatırlanır. Hayırlara ulaşma, dua ve temenniler; şerlerden kurtulma niyaz ve arzuları bu ortamlarda birlikte yaşanır, tekrarlanıp, paylaşılır.

            Misafirlik, ziyarette, birlikte yenen bir yemek, küçük bir ziyafet, doktor ve psikolog yerine;  stresin, depresyonun, sıkıntının, problemin,  acının çaresi, ve şifasıdır. 

            Materyalist felsefe ve dünyevileşmenin getirdiği sıkıcı ve can yakan dert yumağı; samimî ortamlarda dostlarla geçirilen saatler de çözülebilir. Bir tebessüm, bir itiraf, bir teselli cümlesi sevgiyi zirveye taşıyabilir. Gönlün rahatlığı, aklın yatması, kalbin huzuru,  ruhun tatminiyeti ve doyumu bir sükûneti sağlayabilir. 

            Ruh sıkıntılarını atmak, kalp sızılarını dindirmek, zihin kirliliğini temizlemek, ziyaret ve misafirliğin en tatlı ve unutulmaz hediyelerine dönüşebilir.  Misafirlikler, rahatlama, teskin olma, sükûnete erme bir gönül zenginliğidir. Sevgi, muhabbet, samimiyet, hasbilik ve ihlâslı bir ziyaret unutulmayacak tatlı meyvelerdir.

Misafirlikler ortak nokta ve değerleri paylaşma meclisleridir. Mutluluk ve pozitif değerleri sürdürme ortamlarıdır. Saadeti artırmanın, hayat kalitesini yükseltmenin, hayata tutunmanın, verimli, canlı ve dinamik bir beden ve ruhu canlandırmanın vazgeçilmez değerlerindendir.

            Akıl, zihin, kalp ve ahlâk sağlığının dengede ve sürdürebilirliğinin bu değerlere olduğunu bilmek. Kendisine ve insanlığa faydalı olup hayırlı işler yapmak isteyen bu değerlere sahip çıkmalıdır. Hayata tutunmanın, mutluluk dağıtıp, paylaşmanın önemli bir yolu bu ziyaret ve muhabbet ortamlarıdır. 

            Misafirliğe gitmek ve misafir ağırlamak gönül ve mal zenginlik ve cömertliğinin önemli bir göstergesidir.  Ziyaretler, hayırlarla buluşmanın seher vakitleridir. Misafir; rahmet ve bereketin vesilesidir. Misafirsiz evler, köhnedir, yalnızlığın mekânlarıdır. Evlerin zekâtı, misafir kabul etmekle verilir. Misafir, külfet olmayan, olanla yetinen kişidir. Misafir, hizmet edilen kişidir, meşakkat getiren değil, meşakkati giderendir. Duası, göklerde yapılan dualar gibidir, geri çevrilmez.

              Teessür ve sıkıntı ilâçlarından birisi; İnsanî ilişkilerdeki uhuvvetin hâlis ve Allah için olmasıdır. Bu da zaman ve mekânla kayıtlı değildir. “Bir şehir, bir vilâyet, bir memleket, belki küre-i arz, belki dünya, belki âlem-i vücut, iki hakikî dost için bir meclis hükmündedir. Böyle dostluk ve kardeşliğin firakı (ayrılığı) yok, hep visaldir. (kavuşmadır) Fâni, mecazî, dünyevî dostluklar sahipleri, firakı düşünsün, bize ne?” Mezhebimizde (mesleğimizde) firak yok. Sen nerede bulunsan, şu kardeşinle ellerinizdeki Sözler vasıtasıyla sohbet edebilirsin. Ben de istediğim zaman, seni yanımda dergâh-ı İlâhîye beraber el açıp niyaz etmek suretinde görebilirim. Eğer kader sizi başka bir yere gönderse, “Hayır Allah’ın dilediğindedir.” hükmünce, kemâl-i rızayla teslim ol. (Bediüzzaman, Barla Lâhikası).

Asrın gönül sultanı ve manevi tabibi Bediüzzaman Said Nursî’nin; “Mutluluk” konusundaki şu tespitiyle yazımızı noktalayalım. “Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı îmân ile hayatlandırınız ve feraizle zînetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz.” ( Sözler)

            Ziyaret ve dostlukların kesilmeden devam etmesi dilek ve temennisiyle. NEJAT EREN  GÜZLE GÜNDOĞMUŞ ANTALYA