“GÜZLE KÖŞKÜNDEN ESİNTİLER.”
KÜFÜR CEREYANI VE İNSANLIK İÇİNTEHLİKE VE TAHRİBATLARI
25.06.2018 Tarihinde yayınlanan yazımız; “HAKİKİ İMANIN İNSANLIĞA KAZANDIRDIĞI FAYDALAR” hakkında idi.
Bu defa insanlığın zehri, tahripçisi, belâsı, vebası ve kanseri olan “küfrün” dehşetinden bahsetmeye çalışalım.
İmanlı bir kalp; herşeye pozitif bakma ve iyi görme meylindedir, bu âlem ve memleketi bir umumî şenlik yeridir, güzel bir nimettir, hayat ve yaşamak ise Hakkın yolunda olduğu zaman bir saadet kaynağıdır.
Bencil, kibirli, kendini beğenmiş imandan nasibi olmayan birisi için de, bu dünya, kendi tabiri ve haliyle; talihsizliklerin temeldir. Yani bu tür bir insan kendisi için düşünür, kendisi için yaşar, sadece kendi rahatını ve keyfiyle sınırlı bir dar kafesin içindedir. Bütün endişe ve düşüncesi sadece kendisidir.
İnsanlığın belâsı olan küfür, iki kısımdır; bir kısmı, bilmediği için inkâr eder; ikinci kısm ise; bildiği halde inkâr eder. Bazıları, bilir, lâkin kabûl etmez, bazıları da taraftardır, fakat itikadı yoktur, tasdiki var, vicdânî iz’anı yoktur.
Küfre düşen bir insan için; bütün canlılar; âciz bîçarelerdir. Bütün varlıklar onun nazarında; zorba müthiş adamların ellerinde vâveylâ eden zavallılardır. Bütün bulunduğu mekânlar, bütün olaylar, herşey, onun için hazîn ve elimdir. Bütün memleket, sanki ağlayanlarla dolu olan bir yas evi gibidir. Fakat acı olanı bunca korkunç tabloyu hissetmemek için bu bedbahtlar sarhoşluktan başka çare bulamaz.
Çünkü herkes ona; düşmandır, vicdanı, azab içindedir. Sanki içindeki çirkinlikler, suratına aksetmiştir. Gülmeyi ağlamak, terhisi, soymak olarak düşünür. Aklı başında değil, kalbi de temiz değildir. Gerçekleri görmeyi engelleyen musibetli bir perdenin arkasındadır.
Bu küfür ve günah yolu çoğu kimseye uzak gibi görünmekle birlikte, hele de böyle dehşetli bir zamanda birçok kimseden çok ta uzak değildir. Çünkü Bediüzzaman’ın harika bir tespitiyle;
“Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir mânevî yılan olarak kalbi ısırıyor.” (Risalei Nur Külliyatından 2. Lem’a)
Onun için çok dikkatli olunmalı, bu helâket, felâket ve dehşet asrında, aile fertlerimizi, çoluğumuzu, çocuğumuzu, yakın dostlarımızı, küçük-büyük demeden İslama aykırı olan her türlü günahlardan uzak tutmanın yollarını takip ve tatbik edecek gayretlerden uzak kalmamalıyız.
Çünkü küfür;
Adaletin, merhametin tatil edildiği bir dehşetli haldir.
Ahmakane, sarhoşâne, dîvânece bir hezeyândır.
Alemin yaratılışının neticelerini bozan bir tahripkârdır.
Allah’ın sonsuz nimetlerini inkârdır.
Arz ve semâvâtı hiddete getiren bir isyandır.
Bir cehil, fenâlık, tahrip, Allah korusun! Allah’ın yokluğunu tasdik yoludur.
Bütün Allah’ın güzel isimlerinin ve insâniyetin aşağılanmasının sembolüdür.
Bütün çeşitleriyle kizbdir, yalancılıktır.
Bütün eşyayı birbirinden ayrı gösteren, birbirine yabancı ve düşman nazarıyla baktıran bir belâdır.
Bütün varlıklara karşı bir büyük zulümdür.
Bütün canlıların hakkına, hukûkuna büyük tecavüz, zulüm ve büyük bir musîbetdir.
Cehennemî bir hâleti yaşatan bir kahır, Cehennem çekirdeği ve Cehennem’e girme sebebidir.
Cenab-ı Hak’tan bağı koparan bir inançsızlık çukurudur.
Dağ, deniz gibi büyük mevcûdât; ruhsuz, müthiş cenazeler hükmünde gören, göstermeye çalışan bir sapıklıktır.
Günahı kalbe işletip, siyahlandırarak iman nurunu çıkarıncaya kadar katılaştıran bir inatkârdır.
Bütün varlıklara hakaret eden, kıymetten düşüren bir günah kuyusudur.
Îmânın zıttıdır.
İnsanı gâyet âciz bir canavar hayvan eden, istidadları ifsad eden, salâhat ve hayrı inkar ettirendir.
İntizâmsızlığın hâkimiyetidir.
Kardeşleri bile kardeşlikten çıkaran bir azılı düşmandır.
Mânevî bir Zakkum-u Cehennem tohumudur.
Nihâyetsiz ve mutlak bir cinâyettir, afva hakkı yoktur.
Rahmetin kalkmasına, afetlerin gelmesine vesiledir.
Rûhu, kalbi söndüren, zulmet içinde bırakandır.
Sayılamayacak kadar çok olan; elîm vehim, dehşet ve dalâletlerin kaynağıdır.
Şefkatin, insafın, merhametin katili yok edicisidir.
Tamamıyla bir tahribdir, yokluktur, musibettir, belâdır.
Terakkiyatı, gelişmeyi, durduran tahribatı iktidar yapan bir zehirdir.
Yokluk ve ayrılık tahribiyle çabuk bozulup değişen geçici maddeleri, ehemmiyetsiz, kıymetsiz, hiç mertebesine indirir.
Yolunda yürümek buz üzerinde yürümekten daha zahmetli, daha tehlikeli olan bir karanlık gayyadır.
Zarar ve hüsranın yegâne sebebidir.
Cenabı Hak böyle bir musibetten bütün inananları, aileleri, gençlerimizi muhafaza etsin Amin.
. 19.07.2018 NEJAT EREN GÜZLE GÜNDOĞMUŞ ANTALYA.
KAYNAKLAR: ( R NUR KÜLLİYATINDAN ; i.İ’CAZ, LEM’ALAR, M. NURİYE, SÖZLER)
KÜFÜR CEREYANI VE İNSANLIK İÇİNTEHLİKE VE TAHRİBATLARI
25.06.2018 Tarihinde yayınlanan yazımız; “HAKİKİ İMANIN İNSANLIĞA KAZANDIRDIĞI FAYDALAR” hakkında idi.
Bu defa insanlığın zehri, tahripçisi, belâsı, vebası ve kanseri olan “küfrün” dehşetinden bahsetmeye çalışalım.
İmanlı bir kalp; herşeye pozitif bakma ve iyi görme meylindedir, bu âlem ve memleketi bir umumî şenlik yeridir, güzel bir nimettir, hayat ve yaşamak ise Hakkın yolunda olduğu zaman bir saadet kaynağıdır.
Bencil, kibirli, kendini beğenmiş imandan nasibi olmayan birisi için de, bu dünya, kendi tabiri ve haliyle; talihsizliklerin temeldir. Yani bu tür bir insan kendisi için düşünür, kendisi için yaşar, sadece kendi rahatını ve keyfiyle sınırlı bir dar kafesin içindedir. Bütün endişe ve düşüncesi sadece kendisidir.
İnsanlığın belâsı olan küfür, iki kısımdır; bir kısmı, bilmediği için inkâr eder; ikinci kısm ise; bildiği halde inkâr eder. Bazıları, bilir, lâkin kabûl etmez, bazıları da taraftardır, fakat itikadı yoktur, tasdiki var, vicdânî iz’anı yoktur.
Küfre düşen bir insan için; bütün canlılar; âciz bîçarelerdir. Bütün varlıklar onun nazarında; zorba müthiş adamların ellerinde vâveylâ eden zavallılardır. Bütün bulunduğu mekânlar, bütün olaylar, herşey, onun için hazîn ve elimdir. Bütün memleket, sanki ağlayanlarla dolu olan bir yas evi gibidir. Fakat acı olanı bunca korkunç tabloyu hissetmemek için bu bedbahtlar sarhoşluktan başka çare bulamaz.
Çünkü herkes ona; düşmandır, vicdanı, azab içindedir. Sanki içindeki çirkinlikler, suratına aksetmiştir. Gülmeyi ağlamak, terhisi, soymak olarak düşünür. Aklı başında değil, kalbi de temiz değildir. Gerçekleri görmeyi engelleyen musibetli bir perdenin arkasındadır.
Bu küfür ve günah yolu çoğu kimseye uzak gibi görünmekle birlikte, hele de böyle dehşetli bir zamanda birçok kimseden çok ta uzak değildir. Çünkü Bediüzzaman’ın harika bir tespitiyle;
“Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir mânevî yılan olarak kalbi ısırıyor.” (Risalei Nur Külliyatından 2. Lem’a)
Onun için çok dikkatli olunmalı, bu helâket, felâket ve dehşet asrında, aile fertlerimizi, çoluğumuzu, çocuğumuzu, yakın dostlarımızı, küçük-büyük demeden İslama aykırı olan her türlü günahlardan uzak tutmanın yollarını takip ve tatbik edecek gayretlerden uzak kalmamalıyız.
Çünkü küfür;
Adaletin, merhametin tatil edildiği bir dehşetli haldir.
Ahmakane, sarhoşâne, dîvânece bir hezeyândır.
Alemin yaratılışının neticelerini bozan bir tahripkârdır.
Allah’ın sonsuz nimetlerini inkârdır.
Arz ve semâvâtı hiddete getiren bir isyandır.
Bir cehil, fenâlık, tahrip, Allah korusun! Allah’ın yokluğunu tasdik yoludur.
Bütün Allah’ın güzel isimlerinin ve insâniyetin aşağılanmasının sembolüdür.
Bütün çeşitleriyle kizbdir, yalancılıktır.
Bütün eşyayı birbirinden ayrı gösteren, birbirine yabancı ve düşman nazarıyla baktıran bir belâdır.
Bütün varlıklara karşı bir büyük zulümdür.
Bütün canlıların hakkına, hukûkuna büyük tecavüz, zulüm ve büyük bir musîbetdir.
Cehennemî bir hâleti yaşatan bir kahır, Cehennem çekirdeği ve Cehennem’e girme sebebidir.
Cenab-ı Hak’tan bağı koparan bir inançsızlık çukurudur.
Dağ, deniz gibi büyük mevcûdât; ruhsuz, müthiş cenazeler hükmünde gören, göstermeye çalışan bir sapıklıktır.
Günahı kalbe işletip, siyahlandırarak iman nurunu çıkarıncaya kadar katılaştıran bir inatkârdır.
Bütün varlıklara hakaret eden, kıymetten düşüren bir günah kuyusudur.
Îmânın zıttıdır.
İnsanı gâyet âciz bir canavar hayvan eden, istidadları ifsad eden, salâhat ve hayrı inkar ettirendir.
İntizâmsızlığın hâkimiyetidir.
Kardeşleri bile kardeşlikten çıkaran bir azılı düşmandır.
Mânevî bir Zakkum-u Cehennem tohumudur.
Nihâyetsiz ve mutlak bir cinâyettir, afva hakkı yoktur.
Rahmetin kalkmasına, afetlerin gelmesine vesiledir.
Rûhu, kalbi söndüren, zulmet içinde bırakandır.
Sayılamayacak kadar çok olan; elîm vehim, dehşet ve dalâletlerin kaynağıdır.
Şefkatin, insafın, merhametin katili yok edicisidir.
Tamamıyla bir tahribdir, yokluktur, musibettir, belâdır.
Terakkiyatı, gelişmeyi, durduran tahribatı iktidar yapan bir zehirdir.
Yokluk ve ayrılık tahribiyle çabuk bozulup değişen geçici maddeleri, ehemmiyetsiz, kıymetsiz, hiç mertebesine indirir.
Yolunda yürümek buz üzerinde yürümekten daha zahmetli, daha tehlikeli olan bir karanlık gayyadır.
Zarar ve hüsranın yegâne sebebidir.
Cenabı Hak böyle bir musibetten bütün inananları, aileleri, gençlerimizi muhafaza etsin Amin.
. 19.07.2018 NEJAT EREN GÜZLE GÜNDOĞMUŞ ANTALYA.
KAYNAKLAR: ( R NUR KÜLLİYATINDAN ; i.İ’CAZ, LEM’ALAR, M. NURİYE, SÖZLER)